Şimdi burada bu anda ben bu satırları yazıyorum, siz bu satırları okurken ben başkabir anda başka bir şimdi yaşıyor olacağım, sizin için ise “şimdi”. Hani Türk pop müziğinin değeri asla tam anlaşılamamış ustası İlhan İrem’in 1981 yılında yayınladığıBezginin Gizli Mektupları albümündeki “Ben değilim” adlı şarkısındaki gibi: “Nasıl da gülmüşüm şu resimlerdeki gibi…”
Yaşadığımız an o kadar akıcı, o kadar gerçek, geçmiş ve gelecek o kadar uzak ve flu ki, yaşandıktan sonra her şey artık herkes için izafi, ben bu satırları yazdığımı hatırlıyor olacağım, siz okuduğunuzu. Ardımızda eninde sonunda bu yazı kalacak, binlerce yıldır, taşa, kâğıda, duvara, suya, heykele, resme, bilgisayara yazıldığı gibi.
İşte bugün burada, 48 yaşında, 23 Haziran 2021 Çarşamba sabahı saat 06.56’da Medyascope’ta bu satırları yazıyorum ve 20 Ağustos’ta Medyascope altı yaşına girecek. Belki de sizin için “şimdi” olan şu anda aradan yıllar geçmiş olacak, hatta ben belki yıllar sonra bambaşka bir “şimdi”de oturup bu satırlarımı okuyor olacağım.
Şimdi o kadar büyülü ki, hem akıyor ve hatıralar birikiyor hem geleceğe dair hayaller kuruyoruz, hedefler koyuyoruz her an, hem de her şey hızla geride kalıyor. Üstelik aynı anı yaşarken bile herkes ardında başka bir anı bırakıyor.
Bazı anlar var ki kişisel tarihimize işleniyor ve hiç unutulmuyor, o an en zor zamanlarda tekrar tekrar yardıma koşuyor, sevgiliden alınan ilk öpücük, çok sevdiğimiz bir kitabı ilk kez okuduğumuz an, ilk kez başardığımız bir şeyler, mesela Nemrut Dağı’nın zirvesinde izlenen ilk gün doğumu, ilk dalış, arkadaşlarla geçirilmiş keyifli bir gece…
Her şey eninde sonunda bu anda, şimdi gerçekleşiyor ve biz onun öncesini daha önceki anlardan, ardını gelecek planlarımızla dolduruyoruz. Şimdi o kadar değerli bir an ki asla elimizde tutamıyoruz. İşte az önce yazıya başladığım an ile şu an arasındaki kısacık zaman dilimi bile başka. An aynı zamanda hep büyülü hep sihirli, o anlarda verdiğimiz uyguladığımız kararlar, gelecekteki anlara hükmediyor örneğin, bir an geliyor okul seçiyoruz, sonra o seçim önümüzdeki anların nasıl ilerleyeceğine karar veriyor. Birini görüyoruz beğeniyoruz o an, bu insan hayatımda olmalı diyoruz, anlar birlikte geçiyor, sonra bambaşka bir an iki taraftan biri tamam artık diyor, an değişiyor.
Tabii ki hepimiz her an her şimdide bir arada değiliz. İşte orada devreye, yazı giriyor, şiir giriyor, müzik, resim, sanat giriyor. Sanat sayesinde nesilden nesile anlardaki yaşanmışlıklar geçiyor ve andan ana geçerken yerimizde saymak yerine ilerliyoruz. Eninde sonunda andır aslolan ve anı yaşarken Gülten Akın’ın İlkyaz şiirini akılda tutmak önemli:
Ah, kimselerin vakti yok
Durup ince şeyleri anlamaya.