Yaşam geçip gidiyor Ines, farkında mısın?
Yapma Ines, bu siyah takım elbisenin içindeki iş kadınının kalbinde nasıl bir çocuk saklayabileceğini hepimiz biliyoruz. Biliyor muyuz gerçekten ya da biliyoruz da farkın da mı değiliz? Nasıl bir çocuk peki? Muzip, olmadık anlarda olmadık işler yapabilecek potansiyelde ve cesarette müzik öğretmeni bir babadan nasıl bir kız çocuğu doğarsa öyle bir çocuk. Her baba kız biraz Toni Erdmann ve Ines olabilir ama bunu göstermekte gecikmemekte fayda var. Bu yazı tüm babalar ve kızları için…
Baba Winfried (ya da Toni Erdmann) ve kızı Ines’in hikâyesi zaman zaman duygusal, zaman zaman düşündürücü, zaman zaman eğlendiren ve belki bazılarına göre bazı değer yargılarına aykırı ve o noktada izlenmeyi hak etmeyen bir film, bana göreyse mutlaka izlenmesi gereken on film say deseniz biri Toni Erdmann. Yönetmeni Maren Ade. Yapım yılı 2016. Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için yarışmıştı, ödülünü Uluslararası Film Eleştirmenleri Federasyonu FIPRESCI’den aldı. Ayrıca Avrupa Parlamentosu’nun LUX Film Ödülü’nün (*) de sahibi.
Bazı filmlerin karakterleri size kendileriyle konuşma fırsatını verir. Ines de onlardan birisi. Yönetmeni Ines karakterinde Sandra Hüller’le çalışmaktan ne kadar memnun kaldı bilemem ama ben izleyici olarak donuk bakışlı, kendini işine vermiş, siyah takım elbisesi içinde, sadece gözleri ve saçlarıyla renklenen Ines’i arada kızsam da çok sevdim. Sandra Hüller, yönetmen Maren Ade ile çekimlerden önce çok prova yaptıklarını ve böylece baba kız olarak oyuncu Peter Simonischek ile birbirlerini tanıdıklarını, sıra çekimlere gelince artık karşılıklı ruh hallerini bilerek oynadıklarını söylüyor.
Gerçek adı Winfried olan Bay Toni Erdmann, işinden başka hiçbir şey düşünmeyen Bükreş’te çalışan kızını ziyaret etmeye karar verir. Bu sıradan bir ziyaret olmayacaktır. Ines’in hayatını biraz havalandırmak, ona canlılık getirmek her ikisine de iyi gelecektir. Tıpkı bir ateşin yeniden alev alması için harlanması gibi.
Filmin konusu aslında bu kadar basit ama film nasıl bir tarzda ilerleyeceğini daha ilk sahneden ele veriyor. Yıllar önce izlememe rağmen hâlâ aklımda kalan bazı sahneler var. Açılış sahnesinden başlamak istiyorum. Baba Winfried’in kapısına gelen kargo görevlisiyle olan diyalogda ilk anda tamamen farklı bir film izleyeceğimi sanmıştım ama üçüncü dakikadan sonra film ne kadar eğlenceli olabileceğine dair ilk ipucunu verdi. Bundan sonrası önünüzdeki iki saat kırk iki dakikaya kendinizi bırakmak ve filmin size getireceği sürprizlere açık olmak. Yönetmen Maren Ade New York Film Festivali’nde katıldığı basın toplantısında provalar sırasında senaryonun tümünü çalışmadıklarını, çekimlere bazı açıklıklar bıraktığını dile getiriyor. Filmin yaşadığımız hayata yakınlığı, onun bizim hayatımıza girmesi yerine bizim filmin içinde yol almamız ya da karakterlerle konuşacak kadar aktif bir izleyici olmamız da bu özelliğinden kaynaklanıyor diye düşünüyorum.
Açılış sahnesinde bir kişiyle daha karşılaşıyoruz. Biraz daha ilerleyince de bir köpek bu sefer kadraja giriyor. Genç bir delikanlı ve köpek. Ines’in babası Winfried’in yaş aldıkça bir köşede duran genç ruhu ve sevgi dolu kalbi. Babayı tanımaya başlıyoruz. Babayı tanırken filmin meselesi olan konulara da giriş yapıyoruz. Baba müzik öğretmeni, eve gelen çocuk onun öğrencisi ama artık gelemeyeceğinden bahsediyor. Nedeni ise zamansızlık. İşte daha dördüncü dakikadan günümüzün hız dünyasında yaşadığımız bir durum analizi. Zamansızlık! Ah, ne kadar çok zamanım yok, isterdim ama ah zamanım yok dediğimizi bir düşünelim. Gerçekten yok mu? Neyse filme devam ediyorum. Ines’le karşılaştığımız ilk sahne de filmin karakterleri hakkında bilgi vermeye devam ediyor, ayrıca meselesiyle ilgili de bu kez izleyiciye farklı bir kapı açıyor. Ines aile yemeğinde dahi telefonla iş görüşmesi yapmaktadır. Toplantılar, yöneticiler, hırslı bir çalışan, bir yandan işini en iyi şekilde yapmaya çalışırken bulduğun her fırsatta dinlenmek adına kestirmek ki hiçbir zaman yeterli olmaz. Böyle sürüp giden hayat. Nereye kadar? Yaşadığımız her saniye, ayaklarımızın yere bastığı her an bizim için önemli. O anın ardından ne geleceğini bilmiyoruz. O anki ruh halimiz sonrasında başımıza ne gelirse gelsin onu adeta bir ev sahibinin misafirini ağırlaması gibi ağırlayabiliriz. En kötü anlar bile iyi bir ruh halindeyken, biz kendimizle barışıkken gelirse onu karşılama biçimimiz daha farklı oluyor, öyle değil mi? Bazen kendimizi çok zorlamamak gerekiyor. İşte tam da böyle bir noktada tam da ben Ines’e; “Yeter yahu! Bırak dağınık kalsın” diyecekken Ines tüm çıplaklığıyla karşımıza çıkıyor. Tüm ahlak savunucularının itiraz edeceği bir sahne. Film o kadar etkileyici ki ve üzerine konuşulası, hakkında daha fazla ipucu vermek istemiyorum. Umarım bir yerlerde denk gelir izlersiniz ve umarım bu yazı film hakkında yeterli merakı uyandırmıştır.
Aile özelinde baba kız ilişkisine odaklanmış ama onun da ötesinde yaşam akıp giderken farkında olmadan kaçırdıklarımız üzerine de olan Toni Erdmann filmiyle ilgili yönetmen ve oyuncularının katıldığı New York Film Festivali’nde yapılan basın toplantısının kaydını aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.
https://www.filmlinc.org/nyff2016/daily/watch-toni-erdmann-press-conference/
(*)Avrupa Parlamentosu (AP) ve Avrupa Film Akademisi (EFA) tarafından 2007’den bu yana verilen film ödülü. AP, EFA, Avrupa Komisyonu ve film dağıtım ağı Europa Cinemas bir araya gelerek ödülün ismini 2020 yılında LUX İzleyici Ödülü olarak değiştirdi. Latince ışık anlamına gelen “Lux” kelimesinden esinlenen ödül, Avrupa’da entegrasyon tartışmalarının halk arasında yapılmasına ışık tutmayı ve Avrupa filmlerinin Avrupa Birliği (AB) içinde gösterimine destek olmayı hedefliyor. Artık Avrupalı izleyiciler de tıpkı daha önce filmleri seçen AP üyeleri gibi oy kullanabiliyor. LUX Film ödülleri kapsamında on film seçiliyor. Bu on filmin üçü AB’de konuşulan yirmi dört dilde altyazısı yapılarak Avrupa’da gösteriliyor. LUX İzleyici Ödülü 2021 için halen üç film gösterimde: Thomas Vintenberg’in Another Round (Druk), Alexander Nanau’nun Collective (Colectiv) ve Jan Komasa’nın Corpus Christi (Boze Cialo). 13 Aralık’ta başlayan oylama 23 Mayıs 2021’e kadar devam edecek. Ödüller 9 Haziran 2021’de Strazburg’daki Avrupa Parlamentosu’nda açıklanacak. https://luxaward.eu/en