1996 yılında Kayseri'de doğdu. Terakki Vakfı Okulları'nda aldığı eğitim sonrasında İstanbul Ticaret Üniversitesi Mimarlık Bölümünden lisans derecesiyle mezun oldu. Akademik kariyerine Kadir Has Üniversitesi Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Lisans programında devam etmektedir. Ulusal ve uluslararası alanda birçok mimari proje yarışmasına katılarak çeşitli dereceler elde eden Gönülal, Strolling Istanbul isimli sosyal medya hesabında mimari fotoğraf arşivi ve yazıları ile kültürel miras çalışmalarına katkı sağlamaktadır. 2020 yılından bu yana mesleki çalışmalarına Beşiktaş Belediyesi çatısı altında devam etmektedir.

Gündemden bir süreliğine de olsa uzaklaşıp keyifli bir mimarlık tarihi yolculuğuna çıkmak isteyenler için; geçen ay restorasyon çalışmalarını gezme şansı bulduğum Saint Pierre Hanı’nın tarihsel sürecini ve bana hissettirdiklerini paylaşmak istiyorum. 250 yıllık bir geçmişe sahip bu kültürel miras, zamanın önde gelen mimarlık bürolarına, gazetelerine, konsolosluklarına ve bankalarına mekân oluyor. Yapının farklı dönemler boyunca önemli bir ticaret merkezi işlevi gördüğü biliniyor. Yıllar geçtikçe bugünün ruhuna yenilip kimliği zarar gören yapı, şimdilerde ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Uğur Eğitim Vakfı işbirliğiyle restore edilerek kapsamlı bir kültür-sanat merkezine dönüştürülüyor.

Karaköy’deki Bankalar Caddesi’nden yürüyerek Eski Banker Sokak’a girildiğinde Saint Pierre Hanı, insanı tüm görkemiyle karşılıyor. Henüz yapının içindeki detayları görmeden, aşınmış taş duvarlarına bakıp hayallere dalıyorum. Hanın bulunduğu sokakta Ceneviz Sarayı, Avusturya Lisesi ve Saint Georg Latin Katolik Kilisesi gibi farklı yüzyıllardan kalma önemli yapılar bulunuyor. Bu yüzyıllar boyunca işlev değiştirerek büyük bir kompleks yapı haline gelen Saint Pierre Hanı, adını hemen yukarısında bulunan St. Pierre Dominiken Kilisesi’nden alıyor. Dominiken rahiplerine ait İstanbul’daki ilk dini yapı olan ve bugün hepimizin Karaköy Arap Camii adıyla bildiği Saint Paolo Kilisesi’nin camiye çevrilmesinin ardından rahipler, Venedik Elçiliği tarafından bağışlanan bugünkü St. Pierre Kilisesi arazisine taşınıyor. Sonraki yıllarda kilise ve çevresindeki alan Fransız Elçiliğinin himayesine geçiyor. Saint Pierre Hanı ise Fransız Ticaret Temsilciliği tarafından ilk olarak 1732’de ahşap bir lojman olarak inşa ediliyor. 1770’te Galata’da çıkan büyük yangında hasar gören ahşap yapı, 1771 ile 1775 yılları arasında dönemin Fransa Başkonsolosu tarafından kâgir olarak tekrar inşa ettiriliyor. Yapının cephesinde, burada yaşamış olan Fransız Şair André Chénier ve ailesi hakkında bilgi veren armalar bulunuyor. Chénier’nin burada doğması ve Fransız İhtilali’nde yer alan devrim kurbanlarından biri olması sebebiyle, yapının Fransa tarihi için de önem taşıdığı düşünülüyor.

Gezi ekibiyle baretlerimizi ve yeleklerimizi giydikten sonra, hanın girişine doğru ilerliyoruz. Yılların yaşanmışlığını basamaklarında taşıyan mermer bir merdiven bizi karşılıyor. Burayı görünce, daha önceki yıllarda içeri giremediğimi ve yalnızca kapıdan merdivenini fotoğraflayabildiğimi anımsıyorum. Giriş katındaki bir ofis duvarında 20.yüzyıldan kalma büyük bir gemi freski ve çevresinde dört ayrı dönemden kalma kalem işleri bulunuyor. Diğer duvarlar ve tavanlarda da restorasyon çalışmalarıyla gün yüzüne çıkarılan izlere rastlıyoruz. Üst kata çıkmadan önce giriş katta ilerleyip, üzeri açık bir avluya ulaşıyoruz. Avluyu çevreleyen ilk iki katta bulunan taş duvarların yapının ilk yıllarına ait olduğunu; üçüncü kattaki tuğla duvarların ise Osmanlı Bankası’nın açıldığı dönemde eklendiğini öğreniyoruz.

Nihayet merdivenlerden kemerli nişlerle çevrili bir sahanlığa çıkarak, gezinin en can alıcı noktasına ulaşıyoruz. Burada 19. yüzyıl İstanbul’unun en meşhur mimarlık bürolarının izlerini görüyoruz. Zamanında toplam 23 adet mimarlık bürosunun bulunduğu yapıda, ilk restorasyon çalışmaları ile dört büronun yerinin tespit edildiği söyleniyor. İstanbul’a sayısız eser bırakmış bu büroların izlerini görmek insanı derinden etkiliyor. Fotoğrafta da görülebildiği üzere mimarların isimlerini ve eserlerini sırasıyla belirtmek gerekirse;

1)  No.6 / Gulio Mongeri (Saint Antoine Kilisesi, Karaköy Palas, Şişli Mongeri Evi, Ulus İş Bankası, vb.)

2)  No.5 / Antoine N. Perpignani (Hanif Han, Karagözoğlu Apartmanı, vb.)

3)  No.4 / Markos G. Langas (Sütlüce Mezbahası, vb.)

4)  No.7 / Edoardo De Nari (Atlı Köşk, Casa D’Italia Sahnesi, vb.)

Bürolara yüksek tavanlı bir giriş holünden ulaşılıyor. Bu bürolarda projelerin nasıl çizildiğini hayal ediyorum. Duvarlardaki kalem işleri büro odalarının içerisinde de devam ediyor. Bunlardan beni en çok etkileyen, Mimar Markos G. Langas’a ait 4 numaralı büroda bulunan ve tüm duvarları çevreleyen baykuş desenleri oluyor. Büroların bulunduğu bölümden çıkıp koridorda ilerledikten sonra bir kapının üzerinde ‘’Bank-ı Osmani Şahane Veznesi’’ yazısını fark ediyoruz. Osmanlı Bankası’nın Bankalar Caddesi’ndeki şubesinden önce ilk olarak 1856 ile 1892 yılları arasında Saint Pierre Hanı’nda yer aldığını öğreniyoruz. Bankanın handa açıldığı yıllarda buraya eklenmiş olan gösterişli bir ahşap merdiven bizi karşılıyor. Bu merdivenin görüntüsü ve çıkardığı ses öyle derin duygulara itiyor ki insanı; kendinizi o dönemlerde düşlerken bulabiliyorsunuz. Hanın bakımsız bırakılmış diğer kısımlarının aksine bu merdivenin oldukça iyi bir şekilde korunarak bugüne gelebilmiş olmasına şaşırıyorum.

Saint Pierre Han’da yakın geçmişte bürolar ve bankalardan farklı olarak başka sektörler de yer alıyor. Örneğin; Muhteşem Kot isimli işadamının kendi adıyla jean pantolon ürettiği atölyesi burada hizmet veriyor. Tüm dünyada “blue jean’’ diye bilinen pantolonlara ülkemizde “’kot’’ denilmesi işte bu hikâyeye dayanıyor. Ayrıca uzun yıllar boyunca üretim yapan bir hardal atölyesinin de burada yer aldığını öğreniyoruz.

Peki normal şartlarda giriş yapılamayan Saint Pierre Hanı’nı nasıl gezebilirsiniz? Belediyenin İBB Miras adıyla kurduğu kurum, İstanbul’da birçok kültürel mirasın onarımını sağlıyor ve devam eden restorasyon çalışmalarını rehberler eşliğinde gezebilme imkânı sunuyor. Restorasyon şantiyelerinin ziyarete açılmasının da iyi bir fikir olduğunu düşünüyor ve bunun gibi mekânların ziyaret edilmesinin tarih bilincini güçlendireceğini ümit ediyorum.

 

 

*Aşağıdaki linkte bulunan formu doldurarak siz de şantiye gezileri için başvurunuzu yapabilirsiniz:

https://docs.google.com/forms/d/e/1FAIpQLSfX3SycJ2hNJfc2GUegkiQJup06Q7-iZntyFx6PLAUOHKqO9Q/viewform