Tenim kadife ve kırmızı, rolüm küçük ama önemlidir. Bugün gösterimden önce yönetmen “Masraflar yüzünden son kez sahne alıyoruz. Bir yıldır her şeyinizi ortaya koydunuz. Şimdi en iyi işinizi gösterin. Size güveniyorum arkadaşlar.” dedi. Akşama hazırdık. Gişeci gelip “Hocam tüm biletler satıldı.” deyip ona bir tomar kâğıt uzatınca, o kâğıtlardan herkese biraz verdi, kendine bırakmadı. Oyunun başlamasına on dakika kalmıştı. Eteklerim yerlere sürünürken hem seyircinin hem de arkamda saklanan ekibin heyecanını izlemeye koyuldum. Yönetmen son sigara molasına çıkmıştı ki “Buna izin vermiyoruz.” diye bağırdığını duyduk. Onun gür sesini iyi tanıyan oyuncular eteklerimin altından geçerek çıkışa koştular. Kapıda mavi üniformalı yabancılar gördüm. “Zorluk çıkarmayın, salonu boşaltıyoruz.” dedi biri. Seyirciler de ayaklandı. Birazdan herkesin benim usul usul açılışımı izleyeceğini hayal ederken seyirci ben olmuştum. Nihayet yabancılar çıkarıldı ve beklediğim işaret geldi: “Sayın seyirciler, oyunumuz başlamak üzeredir…”
Işıklar kapandı bense açıldım. Oyun bitince alkış sesleri eşliğinde ekibin selamını izledim ve yeniden kapandım. Seyirci ayaktaydı, alkışlar susmuyordu. Yarın gazetelerde benim fotoğrafım da olacaktı. Açıldım, açık kaldım.
“Dün gece M. Tiyatrosu’na yapılan polis baskını seyirciler tarafından engellendi. Tiyatronun kurucusu ve oyunun yönetmeni, yaptığı açıklamada ekibine ve seyircisine teşekkür etti. M. Tiyatrosu’nun kapanmayacağını, yoğun ilgi üzerine ‘Dokuz Köy’ün bu sezon da sahneleneceğini belirtti.”