Üniversite eğitimini yurt içi ve yurt dışında tamamlayan Cihan Ataş, halen İstanbul Üniversitesi'nde eğitim görmektedir. İlgi alanlarını kültür-sanat, din, din sosyolojisi ile toplumsal cinsiyet eşitliği ve hakları oluşturmaktadır. Şimdiye kadar yayımlanmış bir belgeseli bulunmakla birlikte, gelecekteki belgesel projeleri üzerine de çalışmaktadır. Düzenli olarak kültür-sanat etkinlikleri üzerine röportajlar yaparak yazılar kaleme almaktadır.

Grammy ödüllü şef Tonu Kaljuste: Ben sadece bestecilerin aracısıyım

 

Estonyalı şef Tonu Kaljuste yönetimindeki Tallinn Oda Orkestrası, 8 Şubat’ta “İş Sanat”ta müzikseverlerle buluştu. Konser öncesi ünlü orkestra şefiyle bir röportaj gerçekleştirdik. Kajjuste, besteci Arvo Pärt ile nasıl bir araya geldiğini, Grammy ödünü ve müziğe bakışını anlattı.

 

Arvo Pärt ile nasıl bir araya geldiniz?

 

Bir Bach/Pärt programı planlıyordum ve oraya Pärt’ın “Berliner Messe”sini dahil ettim. Arvo beni aradı ve org- koro versiyonunu değil, yeni bitirdiği yaylı çalgılar-koro versiyonunu kullanmamı önerdi. Estonya Radyosu’nda yaptığımız “Te Deum” kaydımla da ilgilendi. Tüm

bunlar, ECM için her iki parçayı da kaydetme önerisiyle sonuçlandı ve işbirliğimiz burada başladı.

 

Onun eserlerini çalmanızın özel bir nedeni var mı? Pärt’ın sizin için

önemi nedir?

 

Sevdiğim müzikleri icra ediyorum ve özellikle Estonyalı bestecilerin eserleri konser programlarımın önemli bir parçası. Pärt’ın hem benim hem Tallinn Oda Orkestrası’nın üzerinde büyük etkisi oldu. Müzisyenlerin icra ettikleri müzikten heyecan duydukları kadar

dinleyicileri de heyecanlandırdıklarını biliyorum. Eski dualar yüzyıllardır müzikte sergileniyor. Pärt’ın besteleri, insanlar üzerinde dengeleyici ve harekete geçirici bir etkiye sahip. Benim için

bestelerini özel kılan şey ise müziğinin sessizliği ve beraberinde gelen her şeyi onurlandırması.

 

Koro müziği performansınızla Grammy kazandınız. Koro müziği besteye nasıl bir katkı sağlıyor ve sizin için ne anlam ifade ediyor?

 

Koro müziği kategorisinde Grammy kazanan eser, Arvo Pärt’ın koro ve yaylı çalgılar orkestrası için bestelediği “Adem’in Ağıtı”ydı. Prömiyeri 2010 yılında İstanbul’da Türk ve Estonyalı müzisyenler tarafından yapıldı. İstanbul’un 2010’da Avrupa Kültür Başkenti olması o yıl özel

bir olaydı. “Adem’in Ağıtı”, onu icra eden müzisyenler kadar seyircileri de duygulandırdı. Parçayı daha sonra Estonyalı ve Letonyalı müzisyenlerin işbirliğiyle Tallinn’de kaydettik.

 

Grammy almak size nasıl hissettirdi? Böylesi popüler bir ödülün sahibi olmak kariyerinizi nasıl etkiledi?

 

Kayıtlara verilen ödüllerin hepsi farklı müziklerin yayılma sürecine renk katıyor ve bir kayıt için ön plana çıkmak her zaman keyifli oluyor. Dünyada yaratılmış pek çok ilginç, güzel, sembolik derecelendirme ve sıralama var. Ödüllerin zaten bir sonuç olduğunu düşünüyorum,

amacın kendisi değil.

 

Tallinn Oda Orkestrası’nı yönetmenin diğer şeflik deneyimlerinizden farkı nedir?

 

Daha uzun süre işbirliği yapabilmek, müzik yapmak için her zaman fazladan bir değer katar. Tallinn Oda Orkestrası ile 30 yıldır birlikte çalıyoruz ve anlaşılır bir şekilde orkestra, notaların arkasındaki müzik dünyamı yabancı bir orkestradan çok daha farklı algılıyor. Ancak

profesyonel müzisyenlerle, günümüzde her şey oldukça düzgün bir şekilde yerine oturuyor. Deneyim de tabii ki yardımcı oluyor.

 

Oda orkestrası yönetmenin ve daha az sayıda müzisyenle çalışmanın ürettiğiniz müziğe olumlu veya olumsuz etkileri neler?

 

Müzik performansı daha küçük salonlarda, dolayısıyla daha küçük topluluklarda başladı. Oda müziğinin temel unsurları samimiyet, ince nüanslar ve dinleyiciyle daha yakın temastır. Bunu göz önünde bulundurarak, bir senfoni orkestrasından daha az müzisyenle

çalarak, örneğin barok veya Viyana klasik müziği gibi daha küçük topluluklar için yazılmış müzikler icra ediyoruz. Çağdaş oda müziği çok ilginç. Bence bir oda müzisyeni, gereksiz kişisel yanıltıcı hırslar olmadan bu türün derin özünü anladığında, bundan olumsuz deneyimler elde etmesi pek mümkün değildir.

 

Türk seyircisi konserinizden ne beklemeli? Repertuarınızla ne tür

duygular uyandırmayı planlıyorsunuz?

 

Arvo Pärt’ın müziğinin ilginç bir özetini duyacaksınız. Yerleşik eski kalıplara veya beklentilere yenilmemek ve konserden yeni deneyimler elde etmek için zihninizi tabula rasa (”boş levha”) gibi hazırlamanızı öneririm.

 

Müzik yeteneğinizi ne zaman keşfettiniz? Profesyonel kariyerinize bu alanda devam etmek istediğinize nasıl karar verdiniz ve bu kadar başarılı bir şef olmak için kendinizi nasıl geliştirdiniz?

 

Bunun hakkında düşünmüyorum. Ben sadece bestecilerin aracısıyım.