İlk gençlik anılarım kavrulmuş ışıktan yanıp buruşmuş. Soluduğumuz hava alev alıyor ve çocukluk uykumuzdan öyle başımızı kaldırıyoruz, o parlayış ölüme karşı! Ne erken ne geç büyüklerin korkuyla beklediği vakitte hakkıyla gerçek kalkışma… Ölüm ve özgürlük sözcüklerinin hep yan yana düşmesi tesadüf değil, değil… Ölümün kuvvetine boyun eğip geri çekilenler devlete isyan ederken buluyor kendini, yazmak bugüne kısmetmiş! Gençler ölüme karşı savaşıyor biz ihtiyar devrimciler devlete karşı, yollarımız kavuşmayacak…

(Bu yaşımda) politik mücadeleye dalgınlıkla atıldığımı itiraf etmek istiyorum size, evet başıma ışığın dumanı çökmüştü, dalmışım birkaç ay, o sırada soluyup içine çekmiş ihtiyarlar beni, off ihtiyarlar, vaktini bilen tohumların çatırtısıyla göğsüme sıçramışlardı, ışığı ateşe çevirip hiç yoktan zamanı başlatan çocuğa genç denir genç denir…

 

(İhtiyarlar…) Sayıları öyle çok ki, o kadar çok olmasalar gençler yenecek ölümü yoksa, cin yakalar gibi yakalayıp görünür kılacaklar, ve hayatı sır olmaktan çıkarıp kurtaracaklar insanlığı, kat kat eski kuşaklar yığılmasa üstlerine, düşündüm gençlerle gençliğimi, uzun bir ömür için ölüme yaranmaya çalışanları, ön ve arka planımızdan sürüp çıkarmamız gerekiyor! Kıl payı doğuştan hassas olan dengemizi ölümden yana bozup değiştirmesinler diye, gözü kapalı doğrulup söylenemez biçimde yenilmiştim, sebebi kimlerdir biliyorum, yazdım kitabını romancılığımın çocukluğunda… Ege’nin Akdeniz’e kavuştuğu suların köpüğüyle yıkanıp beyazladığım Bodrum kırsalından karşı adalara doğru süzüldü bakışlarım, düşündüm her birinizi sevgili arkadaşlarım, koynuna rüzgâr dolan ince bir gömlekle yürüyüp, dalgaların sürüklediği kırık bir dal parçasıyla, mutlu oldum masmavi yemyeşil, mucizedir okudum cümlesini o kırık dal parçasının, söyleyelim şunu artık, yaptık anlaşmamızı, ben ve sizler içten pazarlıklıyız, sulardan yakalayıp çektiğim dal parçası, ölümü idare etme yolunda gün sayarak azar azar sönecek insanların, dünyada gençlere karşı ölümün yanında saf tuttuklarını bilen bir ağaçtan kopmuştu, sonsuz uğultu!

Dip not: Sevgili yazarımıza özgün adı ‘Ölüm de Canlıdır’ olan yazısının bir bölümünü yayımlanmak üzere Mikroscope’a verdiği için minnettarız.