1962 İzmir doğumlu. Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde okudu. 9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema bölümünden mezun oldu.
Şiirleri 2002 yılından beri edebiyat dergilerinde yayımlanıyor.
2003 yılından bu yana farklı edebiyat dergilerinin yayımladığı şiir yıllıklarında şiirlerine yer verildi.
2012 yılında Hayal Yayınları’ndan “Kedi Tedirginliği” adlı kitabı yayımlandı.
Bu kitapla, 2012 ÇAĞSAD Abdülkadir Bulut Şiir Yarışması’nda Övgüye Değer Eser Ödülü’nü aldı.
“Edebiyat Sokağının Keskin Dilli Bıçkını Metin Eloğlu'nun Bir Dönem Şiiri Fantiri Fitton’u Okuma Denemesi” adlı incelemesi, 2013 Arkadaş Z. Özger Bir Şiiri İnceleme Ödülü'nde yayımlanmaya değer görüldü.
2020 yılında Klaros Yayınları’ndan “Dilsiz Uşak” adlı ikinci kitabı yayımlandı.
2021 yılında Kemal Özer Şiir Yarışması dosya dalında birincilik ödülü alan “At’ı Sürüyorum” adlı dosyası, Klaros Yayınları tarafından kitaplaştırıldı.
2021 yılında ilk kitabı “Kedi Tedirginliği”, dijital bir kitap platformu olan Kitap Cumhuriyeti’nde yayımlandı.
Denemeleri, Parşömen Edebiyat ve Litera Edebiyat’ta yayımlanıyor.

 

Arayış ile kayboluş, karşılıklı iki koltukta otururlar. Önce kayboluş kalkar koltuğundan, arkasından arayış onu takip eder.

Çocukken evdeki eşyalar kaybolduğunda halam; onları nerede bıraktığını hatırlamaya çalışır, önce oraları yoklardı. Sonuç alamazsa pes eder, arayışı sonlandırırdı. Koltuğuna oturup biraz nefeslendikten sonra Ethem Dede’yi çağırırdı yardıma. Kimdi Ethem Dede? Hakkında bildiklerimiz, halamın seslenirken kurduğu cümlelerle sınırlıydı. Daha fazlası yoktu. Biz çocuk merakımızla mutlaka sormuşuzdur ama halamın ayrıntılandırdığını hatırlamıyorum. Aynen şöyle seslenirdi dedeye, çocukluğumdan aklımda kaldığı gibi aktarırsam: 

“Etem Dede Etem Dede/ Gömleği keten dede/ Beytullah’ta yatan dede / Eğer kaybettiğimi bulursam (Bu kısımda, kaybettiği eşya ne ise onu söylerdi) / sana yüz göbek atam dede.”

Taahhüt edilen göbek atma sayısı, kaybedilen eşyanın değerine göre değişirdi. Bir an evvel bulma isteği de belirleyici olurdu. Nereye koyduğunu sık sık unuttuğu gözlüğü başta olmak üzere, sigarasını yaktığı çakmağı, günlük harcamaları yazdığı defterde kullandığı kalemi ve buna benzer somut şeyleri bulması için seslenirdi Ethem Dede’ye. Önce kendi arar, bulamayınca işi dedeye havale eder, yukarıdaki cümleleri yüksek sesle söylerdi. Bundan sonra sanki bir sihir gerçekleşir, eşya bulunur, arayış sona erer ve biz çocuklar için işin en eğlenceli kısmına sıra gelirdi: Halam başlardı – taahhüt ettiği ne kadarsa- göbek atmaya. Böylelikle sözünü yerine getirir, belki de kayıp eşyasını bulduğu için bir kutlama yapmış olurdu. Bir sonraki arayışta tekrar dedeyi çağırabilmesi için sözünü mutlaka tutar, yüksek sesle saya saya göbek atardı. 

Benim için somut arayış, çocukluğumdan kalan bu hatırayla özdeşleşti. Bahsettiğim, etkili de bir yöntemdi. Seslenişten sonra, kaybettiği eşyayı genellikle bulurdu halam. Biz çocuklar şaşkın, bunun nasıl gerçekleştiğini anlamaya çalışırdık. Bir açıklaması yoktu tabii ki. Sanki halam sihirli cümleler söyleyince o kadar aramasına rağmen bulamadığı eşyayı buluveriyordu ama çocuk aklımızla biz bir cevap bulamıyorduk buna. Ethem Dede; halamın arayışını yönlendirir, nerelere bakması gerektiğini söylerdi onun kulağına sanki. Aranan eşya, halamın ya hiç bakmadığı bir yerde ya da baktığı ama nedense göremediği bir yerde bulunuverirdi. İleriki yaşlarımda eşyalarımın kaybolma sıklığı arttıkça dedeyi benim de yardıma çağırdığım oldu. Çoğu zaman da sonuç aldığımı söylemeliyim. 

Yıllar sonra, annem hafızasını kaybettiğinde Ethem Dede tekrar aklıma düştü. Seslenseydim, o sihirli cümleleri peşi sıra söyleseydim faydası olur muydu? Sanmıyorum. Çocukluğumdan hatırladığım, Ethem Dede somut şeylerde sonuç veriyordu. Hafıza kaybına dedenin yapabileceği bir şey yoktu. Annemin hafızasını geri getiremezdi ama yine de içimden geçmişti. Bu bir çaresizlikti aynı zamanda. Ne yapabileceğimi, anneme nasıl yardım edeceğimi bilememenin çaresizliği. Bir arayış, bir çare arayışı. Hafızanın kaybolmasına karşı bir arayış. Hafızasını tabii getiremedik, Ethem Dede de getiremezdi. O çocuklukta kalmış bir hayaletti, bir hatıraydı, halamın muzipliğiydi. Annemin giden hafızasının ardından bildiğim tek şeyi yaptım, oturdum bir şiir yazdım. Becerebildiğim kadarıyla, oturdum bir şiir yazdım, Anlatılan Sizsiniz başlığıyla: 

avcunuzdaki / yaşam çizginizle/ yarışır / inceliğiniz 

bir an evvel / gitmeyi / ne çok istersiniz  /sessiz / telaşsız 

şimdi / sesini kaybetmiş / bir yağmur /geçmişiniz 

sokaklarınız isimsiz/ adımlarınız belirsiz 

sanki /dünyaya / henüz geldiniz 

Arayış ve kayboluş, karşılıklı iki koltukta oturur. Annem hafızasını kaybettiğinde arayış, o koltuktan kalkmadı. Kayboluş, tek başına koltuktan kalktı ve yürüyüp gitti. Arayışı orada bıraktı. Belki de arayışın yapabileceği bir şey yoktu. Kayboluşun arkasından baktı ve oturduğu koltukta öylece kalakaldı.