1979 yılında İstanbul’da doğdu. Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesinden mezun olduktan

sonra çeşitli banka ve aracı kurumlarda çalıştı. 2001 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin New

York kentine finansal yönetim dalında yüksek lisans eğitimi görmek için gitti ve eğitimini 2004

yılı sonunda tamamladı. Hali hazırda tarım ve bahçecilik konularında iş hayatına devam ediyor.

Evli, Lila ve Gaya adında iki kız çocuğu babasıdır. Çocukluğundan beri iyi bir okuyucudur. Yazı

yazmaya lise yıllarında denemeler ve öykülerle başlamış olsa da, sistemli ve düzenli yazmaya

2015 yılından itibaren katıldığı (Celil Oker, Murat Gülsoy) yaratıcı yazarlık atölyeleri ile

başlamıştır. İlk romanı ‘Senin Problemin Egzistansiyel’ 2019 yılında, ikinci romanı Vatansız Adam’lar 2023 yılında yayınlanmıştır.

Leon Parker, 1965, New York, White Plains doğumlu caz davulcusu ve besteci. Azın çok olduğunu davul setini tutarlı olarak küçülterek ispatlamayı başarmış, çoğu zaman bir bas davulu, trampet ve zilden oluşan ekipmanlarıyla.

1999, İstiklal Caddesi’ni dibine kadar yürüme sebebim olan dükkânda, Lale Plak’tayım. CD aldığımız, albümdeki her parçayı hevesle dinlediğimiz yıllar. Müziğimizi tavsiye eden algoritmalar organik, bugünkü sentetikler gibi ruhsuz değil, bir zamanlar ismini bildiğime emin olmama rağmen bugün bir türlü hatırlayamadığım fakat suratını hâlâ anımsadığım dükkân sahibinin önerisiyle tanıştık Parker’la.

Davul çalmaya 3 yaşında başlamış, Allmusic isimli internet portalında yazığına göre, 11’ine geldiğinde vurmalılarla ilişkisi ciddileşmiş, 15’inde ise yerel bir genç caz grubuna katılmış, klasik perküsyon eğitimi almış.

Artık ismini hatırlayamadığım fakat suratını hâlâ anımsadığım dükkân sahibi, elime bir albüm tutuşturdu. “Acayip, kıyak!”, dedi. Ona özgü bir laftı, acayip kıyak. Çok beğenmiş demek ki, diye düşündüm. Kapağında fesle kalpak arasında siyah bir şapka takan Afrika kökenli bir adam. Kırmızı bol bir cazcı gömleği giyiyor, albümün ismi: Uyanışlar.

New York’a taşındıktan sonra Barry Harris’ten dersler aldı ve Augies’te çaldığı dönemde davul setini minimize etmeye başladı ve hatta bazı seferlerde sadece bir zil kullanarak… 1989’u bir flütçü olan eşi Lisa ile tüm Portekiz ve İspanya’da çalarak geçirdi. New York’a döndü, Greenwich bölgesinde, Thompson ve Bleecker Caddelerinin köşesindeki Village Gate adlı caz kulübünde düzenli çalanlardan biri oldu.

25 yıl sonra bugün, “acayip kıyak,” olduğuna artık emin olduğum müziği hâlâ dinliyor olduğumu fark etmek, bana kendimi zaman zaman sıkıcı bir insanmışım gibi hissettirse de şu an olduğu gibi, dolunaya karşı, mehtap Kos’tan Ortakent sahiline düşerken, bir kadeh kırmızı şarap eşliğinde titreşmek de hoşuma gider.

Ve sorgularım, uyanışın ne olduğunu? Parker’ın bu albüme neden bu ismi verdiğini. Bunu ritimlerle ve notalarla anlatmaya nasıl cesaret ettiğini?

Bence ve bence benim dışımdaki birçok otoritece de, tek albümlük yıldızlardandır Parker. Işığı parlak, frekansı zayıf… 1998’te Columbia Plak’tan çıkardığı Uyanışlar albümünden sonrası loş.

Mehtap Kos’tan Ortakent sahiline düşerken, Parker’ın minimal davul setine arka ayaklarıyla, şaşırtıcı şekilde tutarlı, tempo tutarak eşlik eden cırcır böceğinin farkındalığıyla yüzümde bir gülümseme belirdi.

İnsanın uyandığını fark etmesiyle uykuda olduğunu fark etmesi eş zamanlı oluyor, diye geçirdim aklımdan. Aynı anda ve birdenbire…

Her şey birdenbire oldu.

Birdenbire vurdu gün ışığı yere,

Gökyüzü birdenbire oldu,

Mavi birdenbire…

Bu karşısında yazdığım deniz birdenbire, denize düşen mehtap birdenbire.

Uyanışlar albümün üçüncü parçasıydı beni en çok çeken, ismi: Olan olandır.

Neyse odur, diye de çevrilebilir.

Enstrümantal… Minimal ritimler ve yalın bir saksafonla anlatılan: Olanın olan olduğu, her şeyin her neyse o olduğu, uyananın uykuda olduğu, uyandığı ve uyandığı anda uykuda olduğunu fark ettiği.  

Müzik bitti. O ana kadar ritimle kusursuz bir uyum yakalamış olan cırcır böceği tempo tutmayı bıraktı. Bir süre devam eden sessizlikten sonra, tanıdık aksak ritminde sürtmeye başladı arka ayaklarını birbirine.

Arkama yaslandım, internet portallarında dolandım uykuya doğru: Bana, mehtabın Kos’tan Ortakent’e düştüğü noktaya, kuş uçuşu birkaç saat uzaklıktaki bir memlekette, Parker Uyanışlar albümünü çıkarmadan elli sene önce toplu bir yok oluştan geçmiş insanların; kendilerinden farklı olduklarını düşündükleri insanları on binler halinde kadın çocuk demeden imha ettiklerinden bahsediyordu.

“Neyse odur,” diye söylendim…