Maltepe Üniversitesi Sivil Havacılık Kabin Hizmetleri bölümünden 2021 yılında mezun olmuş, ardından İstanbul Üniversitesi Marka İletişimi bölümüne geçiş yapmıştır.
Havacılık sektörünün yanı sıra, çocukluğundan beri süregelen ''yazma'' tutkusunu profesyonel bir basamağa taşımak adına, özel bir kurumdan yaratıcı yazarlık eğitimi almıştır. Edebiyatist dergisinde “Kavuşumun Sancısı” adlı hikâyesi ve "Haykırış" adlı kitapta da ‘‘Eksik Yara’’ isimli öyküsü ile yer almıştır. Televizyona duyduğu ilgiyle spikerlik-sunuculuk eğitimini tamamlamıştır. Sanatın iyileştirici gücüne her zaman inanmış ve piyano çalmayı hayatının bir parçası hâline getirmiştir.
Şimdi ise hikâye, makale yazıyor ve sektörde kendini daha da geliştirmek adına senaryo yazma eğitimine devam ediyor.

Birbirinden farklı hayat tecrübeleri, kayıplar, acılar… Günün sonunda dönüşerek kendini kazanmayı başarmış birçok danışan. “Umudun Rengi Mavi” kitabının yazarı sevgili Psikolog Özden Bayraktar Annibali, bu kitabında birlikte yol aldığı danışanlarının terapi süreçlerini kaleme alıyor.

 

Özden Hanım kitabı yazmaktaki motivasyon kaynağınız neydi? Buna nasıl karar verdiniz? 

“Umudun Rengi Mavi” kitabını yazmaktaki temel motivasyonum, terapi sürecinde yaşanan dönüşüm ve iyileşme hikâyelerini daha geniş bir kitleyle paylaşmaktı. Terapide birlikte çalıştığım danışanlarımın yaşadıkları zorlukları aşma çabaları ve elde ettikleri başarılar beni derinden etkiledi. Bu hikâyelerin, başkalarına da umut ve ilham verebileceğini düşündüm. Kararımı, danışanlarımın izni ve destekleriyle pekiştirdim.  Onların yaşamlarına tanıklık etmek, bu kitabı yazma konusunda beni motive etti. 

 

“Hayatı danışanlarımdan öğreniyorum” cümleniz çok kıymetli. Bir psikolog olarak danışanlarınızdan öğrendiğiniz, farkındalık kazandığınız şeyler neler oldu? 

Danışanlarımdan öğrendiğim en önemli şeylerden biri, insanın içsel gücüdür. Her bireyin kendi içinde büyük bir dirayet ve iyileşme potansiyeli taşıdığına tanık oldum. Ayrıca, empati kurmanın ve yargısız bir şekilde dinlemenin ne kadar önemli olduğunu fark ettim.  Danışanlarım, bana farklı bakış açıları ve yaşam deneyimleri sunarak, kendi hayatımda ve mesleki pratiğimde daha derin bir anlayış kazandırdılar. 

Danışanlarımıza, duygularını anlamalarına ve kabul etmelerine yardımcı olacak terapötik araçlar sunuyoruz

Hayatı acı ve kayıplarla geçen birçok insan var. Bu gibi durumlarda tam olarak bir iyileşme sağlanabiliyor mu ya da nasıl bir yol izleniyor? 

Zeynep Hanım gibi hayatı acı ve kayıplarla geçen birçok insan için tam anlamıyla iyileşme, acıların tamamen yok olması anlamına gelmeyebilir. Ancak, iyileşme süreci, bu acılarla daha sağlıklı başa çıkma yolları bulmayı ve hayatlarına devam edebilmeyi içerir. Danışanlarımıza, duygularını anlamalarına ve kabul etmelerine yardımcı olacak terapötik araçlar sunuyoruz. Bu süreçte, bireysel terapi, grup terapisi ve gerektiğinde ilaç tedavisi gibi çeşitli yöntemler kullanılabilir. 

Yas ve kitapta adı geçen David Kessler’in “anticipatory grief” yani beklentisel hüzün kavramları nedir? Bu ikisinin ortak noktasından bahsedebilir misiniz? 

Yas, kaybın ardından gelen doğal bir duygusal süreçtir. David Kessler’in “anticipatory  grief” yani beklentisel hüzün kavramı ise, bir kaybın gerçekleşeceğini bilmekten  kaynaklanan hüzündür. Örneğin, sevilen bir kişinin hastalığı sürecinde yaşanan duygusal tepkiler bu kapsama girer. Her iki durumda da kişi önemli bir kaybı kabullenme ve ona uyum sağlama sürecindedir. Ortak noktaları, kayıp karşısında yaşanan duygusal acının, zamanla kişinin yaşamına entegre edilmesidir. 

Geçmişte, erkeklerin duygularını ifade etmeleri ve yardım aramaları toplumsal normlar tarafından kısıtlanmıştı. Bugün ise, bu tabular yavaş yavaş yıkılıyor

Her insan içinde yaşadığı zorlukları ve acıları fırsata çevirip, bu dönüşümü gerçekleştirebilir mi? 

Songül Hanım gibi zorlukları fırsata çevirebilen insanlar, içsel kaynaklarını ve destek sistemlerini etkin bir şekilde kullanabilen kişilerdir. Her insan, içinde bu dönüşümü gerçekleştirebilecek potansiyele sahiptir. Ancak, bu potansiyelin ortaya çıkması için kişinin kendine olan inancı, destek sistemi ve doğru yönlendirme çok önemlidir. Terapi, bireylerin bu dönüşümü gerçekleştirmelerine yardımcı olacak araçları ve perspektifleri sunar. 

Günümüzde terapi almak isteyen erkek ve kadın oranı ne durumda? Toplumumuzda ve dünyada geçmişten bugüne nelerin değiştiğini, değişmesi gerektiğini düşünüyorsunuz? 

Günümüzde terapiye başvuran kadınların sayısı erkeklerden daha fazla, ancak erkeklerin de terapiye olan ilgisi artmakta. Geçmişte, erkeklerin duygularını ifade etmeleri ve yardım aramaları toplumsal normlar tarafından kısıtlanmıştı. Bugün ise, bu tabular yavaş yavaş yıkılıyor. Terapiye olan bu artan ilgi, zihinsel sağlık konularının daha fazla kabul gördüğünü ve toplumun bu yönde geliştiğini gösteriyor. Ancak, bu değişimin devam etmesi ve zihinsel sağlığın herkes için erişilebilir ve kabul edilebilir hale gelmesi için daha fazla farkındalık ve eğitim çalışmaları yapılmalı. 

 

Her gün, yaklaşık 10-15 dakika boyunca şükür egzersizleri yaparım. Bu süre zarfında, hayatımda minnettar olduğum şeyleri derinlemesine düşünür ve takdir ederim. 

 

Kitabınızda bir psikolog olarak kendinize iyi gelen birkaç rutininize de yer veriyorsunuz.  Neler olduğundan ve faydalarından bahsedebilir misiniz? 

Kendime iyi gelen rutinler arasında günlük meditasyon, doğa yürüyüşleri ve düzenli egzersiz yer alıyor. Meditasyon, zihinsel olarak sakinleşmeme ve dengemi korumama yardımcı oluyor. Doğa yürüyüşleri, hem fiziksel hem de ruhsal olarak yenilenmemi sağlıyor. Ayrıca, düzenli egzersiz, stres seviyemi düşürerek genel sağlığımı destekliyor.  Bu rutinler, mesleki olarak karşılaştığım zorluklarla başa çıkmamda ve kendi iyi oluşumu sürdürmemde büyük rol oynuyor.

Her gün, yaklaşık 10-15 dakika boyunca şükür egzersizleri yaparım. Bu süre zarfında, hayatımda minnettar olduğum şeyleri derinlemesine düşünür ve takdir ederim. Bu egzersiz, zihnimi ve ruhumu pozitif duygularla doldurur, bana huzur ve mutluluk getirir. 

Ayrıca, çok sevdiğim loving kindness meditasyonunu da düzenli olarak uygularım. Bu meditasyon türü, kendime ve başkalarına sevgi ve şefkat göndermemi sağlıyor. Meditasyon sırasında, önce kendime, sonra sevdiklerime, daha sonra ise tüm canlılara iyi dilekler ve sevgi enerjisi gönderirim. Bu pratik, kalbimi açar, empati ve anlayışımı derinleştirir, hem kendimle hem de çevremdeki insanlarla daha derin ve anlamlı bağlar  kurmama yardımcı oluyor.