Kitapları üst üste koydu, sağ elini üzerlerinde gezdirirken hangisini okuyup okumayacağına karar vermek için geriye çekildi, elini çenesine attı. “Ne okusam ne okusam acaba…“Rastgele bir tanesini mi çeksem. Yoksa…”
Külçe gibi kitapların arasından en incesini gözüne kestirdi, isimlerini okudu, kimilerini duymuştu, kimilerini okul bilgilerinden hatırlıyordu. Sorsalar şu yazarın kitabı ne anlatıyor diye en ufak bir ayrıntısını dahi hatırlayamadığını fark etti. “Nasıl okumuşum yahu!” Kendisine çemkirdi, sonra bir şey olmamış gibi çekti elini kitaplardan.
Kütüphanenin en kuytu, en karanlık yerine gelince bir ürperti aldı içini, ardına bakındı, kimsecikler yoktu. Sesler diğer bölmelerden anlaşılmaz bir uğultu gibi yayılıyordu. Ses renklerini ayırt edemedi, herkes ayrı frekanslardaydı çünkü.
En loş yerine gelince bir küf kokusu duyumsadı, sonra kekremsi, ekşi, buruk bir tat gelip oturdu genzine, boğazına doğru ilerledi. Bir iki sümkürdü elindeki peçeteye, genzini temizlemek istedi. Kadim bir diyardaymış gibi ilerledi, bakir bir ormandaydı sanki seslerden sıyrılırken.
“Kendini bilmek, başkasını bilmektir.”
“Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum”
“Öğrenmek bir yoldur. Öğrenmenin yaşı…” Sanki cümle ‘beni tamamla’ der gibiydi.
“…yoktur” dedi içinden, ulu orta yerde bırakılmış gibi baktı yazılanlara. Kafasında bir sürü soru cevap bekliyordu. Hangisinden başlamak gerek… İçini tarifsiz bir heyecan sardı. Şimdiye kadar tüm derslerini bilgisayar başında kopyala yapıştır usulü yaptığını fark etti. Okuldaki bütün ödevler birbirine benziyordu çok az özgün çalışma vardı.
Gençti, öğrenmeye açıktı. Eksikliklerini tez zamanda kapatabilirdi. Yakınmayı bıraktı, bir başlangıç için bulunmaz fırsattı. İçini dürten, harekette geçmeyi bekleyen bir enerji vardı, Önce söz vardı ve sözcükler buradan başlıyordu. Tuğla gibi ağır sararmış sözlüğü karıştırdı, ilk karşılaştığı sözcüğü okuyuverdi. “Bilmek; bir şeyi öğrenmiş, anlamış olmak…” diye devam ediyordu. Sözcüklerden bir yapı kurabilirdi. Heyecanla üyeliğini onayladı ve kitabını çantasına koydu. Yığınla düşünceyle ayrıldı, sözcükler etrafında uçuşuyordu.