Dünyanın en büyük kitap fuarı olarak kabul edilen Frankfurt Kitap Fuarı, 16 – 20 Ekim tarihleri arasında 76. kez düzenlendi. 153 ülkeden 115.000 ticari ziyaretçi ve 115.000 okurun katıldığı fuarda 4.300’den fazla katılımcıyla 365 ajans da yer aldı. Bu yılki sloganı “okumak” olan fuarın açılışındaki basın toplantısında Elif Şafak da bir konuşma yaptı. 

Fuar Türk yayıncılar için de oldukça önemli bir yere sahip. Özellikle 2008 yılında ‘konuk ülke’ seçilen Türkiye, bu sayede ülke kültürünü ve yayıncılığını uluslararası anlamda tanıtma imkânı buldu. 

Mikroscope olarak biz de fuara katılan yetkin isimlerden görüş alalım istedik. Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk, yayıncı-yazar Metin Celâl ve Kalem Ajans kurucusu Nermin Mollaoğlu, fuar izlenimlerini okurlarımız için paylaştı.  

 

“Birçok yayıncı arkadaşımız uluslararası yayıncılık dünyasıyla bu fuar sayesinde tanıştı.”

Kenan Kocatürk, Türkiye Yayıncılar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı

İlk olarak 1989 yılında ziyaret ettiğim Frankfurt Kitap Fuarı’na pandemi dönemi ve 2007 yıl haricinde 32 yıldır katılıyorum. Türkiye bu yıl eski yıllarda olduğu gibi Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İstanbul Ticaret Odasının kollektif standıyla fuarda yerini aldı. Stantlarda yayıncılarımızın telif hakları satışı amaçlı toplantılarının yanı sıra ülke yayıncılığının örnekleri sergilendi. Bu stantların dışında telif hakları görüşmelerinin ve satışlarının yoğun olarak yapıldığı telif hakları bölümündeki masalarda da ülkemiz ajanslarının görüşmeleri, toplantıları yapıldı.

İlk gittiğimiz yıllarda Çarşamba günü açılan fuar takip eden haftanın Salı gününe kadar 6 büyük salonda devam ederdi. Hem katılan yayıncı sayısı hem de ziyaretçi sayısı bugüne göre çok daha fazlaydı. Bugün artık fuar 4 salonda gerçekleşiyor. Geçmişte 7 gün olan fuar artık 5 gün olarak gerçekleşiyor ve aslında ilk üç gün en yoğun geçiyor ve ziyaretçiler bu ilk 3 günde tüm görüşmelerini bitirmek için gayret gösteriyor. Bunda tabii Frankfurt şehrindeki konaklama ve yeme içme giderlerinin çok pahalı olmasının da bir etkisi var elbette. Ayrıca pandemi sonrası yayın dünyasının kendisini toparlamasının zaman alması ve eskisi kadar çekici içeriklerin ortaya çıkmamasının sancıları da var.

YAYINCILIĞIN SORUNLARI ULUSLARARASI ARENADA ELE ALINIYOR

Fuar yayıncılar ve ağırlıklı olarak ajanslar ilişki içinde oldukları yayıncı ya da ajanslarla yeni kitapları, yeni yazarları tanıtarak telif satışlarının yapılmasını sağladığı gibi dünyadaki trendleri, yeni ürün çeşitlerini görmeyi izlemeyi sağlıyor. Ayrıca uluslararası bir dolu toplantıda dünyadaki yayıncılığın sorunları, geleceği, çözüm yolları ile ortaklaştırılacak birçok konunun tartışıldığı bir ortamı da sunuyor. 

Bildiğiniz gibi fuarda 2008 yılında konuk ülke Türkiye’ydi. Konuk ülke olmak Türkiye’ye hem ülke kültürünü, yayıncılığımızı tanıtmamız yanında birçok yayıncımızın da ufkunu açmaya yardımcı oldu. Birçok yayıncı arkadaşımız uluslararası yayıncılık dünyasıyla tanıştı, iş yapma ve geliştirme biçimlerini öğrendi, uluslararası bir network’ün içine katılarak sürekliliği olan iş birlikleri sağladı.

2008 Frankfurt’taki konuk ülke deneyimi sonrasında Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde geliştirilen Türk Edebiyatını Destekleme Projesi olan TEDA’nın varlığıyla birçok yazarımız kırkın üzerinde dile çevrilen birçok eserimiz oldu. Bugün artık TEDA desteği dışında birçok ülkeye telif satışı, kitap ihracatı yapan bir ülke konumuna gelmiş olmamızda Kültür Bakanlığının önemli desteği ve Bakanlığın ve İstanbul Ticaret Odasının yayıncılık sektörüyle eş güdüm içinde çalışmasıyla katıldığımız bazı kitap fuarlarında konuk ülke olmamız ile uluslararası fuar katılımlarıyla, önemli anlaşmalara imza atan bir sektörümüzün olduğunu söyleyebiliriz. Bugün birçok ülkeden konuk ülke olma konusunda davet alan bir ülke yayıncılığımız olduğundan söz ederken birçok yayıncı ve ajansımız uluslararası fuarların fellowship programlarını özellikle davet edilmesi çok önem arz etmektedir.

 

Frankfurt Kitap Fuarı, büyüme mi, değişim mi?

Metin Celâl, Yayıncı-Yazar 

Uluslararası Frankfurt Kitap Fuarı 16 – 20 Ekim tarihleri arasında 76. kez gerçekleştirildi. Üç yıllık pandemi arasından ve vize engelini de aşarak Frankfurt’a gitmeyi başardım. Frankfurt Kitap Fuarı (FKF) her zaman yenilenen, değişen, gelişen bir etkinliktir. Zaten başka türlü de 76 yıl yaşaması mümkün olmazdı. Ben de fuarın 1988’den beri yaşadığı gelişimin, değişimin tanıklarındanım.

  1. Uluslararası Frankfurt Kitap Fuarı’na 153 ülkeden (önceki yıl: 130 ülke) 115.000 ticari ziyaretçi (önceki yıl: 105.000) ve 115.000 okur (önceki yıl: 110.000) katılmış. Salonlarda 4.300’den fazla katılımcı (önceki yıl: 4.100) ve 365 ajans yer almış. Yani Frankfurt kitap Fuarı yönetimi büyüme bildiriyor ama biz ziyaretçilere göre sakin bir fuardı. Fuar yönetiminin yaratmak istediği “büyüme” algısı ile bizim görüp yaşadıklarımız çelişiyor. Umarım onların söyledikleri gibi fuar büyüyerek yaşar. Ama benim gördüğüm fuarın değiştiği. 

Fuarın bu yılki sloganı “okumak”tı. “FBM24 is Read!ng-Read. Reflect. Relate”, benim çevirimle “FBM24 Okumak!-Oku. Düşün. İlişkilendir” sloganı doğrudan halka, okura yönelik bir çağrı.  Fuarın yaşadığı değişimi de vurguluyor. Pandemi öncesi 6 gün gerçekleştirilen fuar bir gün kısalmış ve cuma, cumartesi ve pazar günleri okurlara da açılarak, profesyonel fuardan okur (tüketici) fuarına dönüşmek yolunda bir adım daha atmış.

OKUR YOKSA KİTAP DA YAYINCILIK DA YOK

“Okur yoksa kitap da yayıncılık da yoktur” düşüncesiyle olsa gerek kitap okumadığından yakınılan gençlere yönelik yenilikler de getirilmiş. Bunlardan en önemlisi kuşkusuz “New Adult” adıyla yani “yeni yetişkin” adlandırmasıyla gençlere yönelik yeni bir salon açılması herhalde. “Özellikle genç okuyucuların tercih ettikleri yazarlarla şahsen tanışmaya olan artan ilgisini yansıtan yeni bir alan tasarladık” diyorlar. Türkiye’deki fuarlarda rastladığımız genç okurun kendi yaşıtı yazarlara olan yoğun ilgisi, dolup taşan imza salonlarının bir benzeri de Frankfurt’ta yaşansın istenmiş. Tek sorun açılan yeni salonun fuarın diğer bölümlerinden kopuk olması. İlk adım olarak önemli ama gelecek yıllarda genç okurun yeni yetişkin salonuyla yetinmeyip fuarın diğer bölümlerini de gezebileceği bir bağ kurulması gerekiyor. 86 yazar bu kapsamda imza günü etkinliklerine katılmış.

Okura yönelik etkinlikler sadece gençlerle sınırlı değil. FKF kendini “Zamanımızın acil sosyo-politik sorunlarını keşfetmek için uluslararası bir platform olarak” tanımlıyor. Geçen yıl İsrail-Filistin savaşında net olarak İsrail’den yana tavır koyup tepkiler çeken fuar yönetimi bu yıl daha temkinli ve dengeli davranmaya çalışan bir tavır içindeydi.  

Fuarda birçok ödül töreni de yapıldı. Bunlardan biri de Avrupa Birliği Edebiyat Ödülü’nün 15. Yıl toplantısıydı. 2024 Avrupa Birliği Edebiyat Ödülü’nü kazananlar arasında bu yıl Türkiye kökenli bir yazar da vardı; Deniz Utlu, Almanya’da doğup büyümüş, eserlerini Almanca kaleme alıyor. Almanya’nın aday gösterdiği son romanı “Vaters Meer”le ödüle değer bulunmuş. Deniz Utlu ile FKF’deki etkinlikten sonra sohbet ettik. Fuar programındaki Türkiye kökenli yazar ve sanatçıların çokluğunun dikkatimi çektiğini söyledim. Alman edebiyatında birçok Türkiye kökenli yazar olduğundan söz ettik. İsimler saydık. Deniz Utlu “Bu büyük bir sayı gibi gelebilir, ama orantılı bakıldığında çok değil aksine az. Ayrıca büyük yayınevlerinde hâlâ çok az sayıda Türkiye kökenli yazar görüyoruz,” dedi. Sanırım benimki algıda seçicilik. Söyleşinin tamamını Edebiyat Haber’de okuyabilirsiniz.

Türkiye bu yıl da FKF’ye güçlü bir şekilde katıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve İstanbul Ticaret Odası’nın birlikte düzenlediği Türkiye standında ülkemizi 20 yayınevi temsil etti, telif hakkı görüşmeleri yaptılar. TEDA Türk Kültür, Sanat ve Edebiyat Eserlerinin Dışa Açılımını Destekleme Projesi kapsamında, Türkiye’den yazarların çeşitli dillere çevrilip, basılan eserleri sergilendi. 2005 yılında başlatılan bu projeyle şimdiye kadar 95 ülkeden, 953 yayınevine destek verilerek, 4122 eser yabancı dillerde basılmış.

*Yazarın, edebiyathaber.net’de yayınlanan yazısından derlenmiştir.

“Frankfurt Kitap Fuarı, işimizi yapmak için yoğun motivasyon sağlıyor.”

Nermin Mollaoğlu, Kalem Ajans 

Frankfurt Kitap Fuarı’na ilk kez 2003’te YKY’de telif hakları koordinatörü olarak çalışırken katıldım. 2005’te de Frankfurt’a Kalem Ajans’ı temsil etmek için katıldım. Hâlâ o giriş biletlerimi saklıyorum. Salgın dolayısıyla bir yıl fuar yapılmadı. Onun haricinde her yıl katıldım. Ajans olarak bu yıl 6 kişi katıldık. Frankfurt’un en önemli özelliği, verileri iyi değerlendirip bir sonraki yıl için sürekli değişiklikler eklenmesi. 20 yıldır sanki aynı fuar gibi görünse de sektördeki tüm değişimleri sıkı takip eden ve bu sürecin parçası olmayı başaran bir fuar. Fuarın en önemli faydası yoğun motivasyon sağlaması ve işimizi daha iyi yapmak için ilham vermesi. Eğer o yazar Almanya’da ya da dünyada tanınan bir yazar değilse Frankfurt Kitap Fuarı’na yazar götürmenin pek faydalı olduğunu düşünmüyorum. Fuarda 2008 yılında konuk ülke Türkiye’ydi. Bu sayede sektördeki daha çok insan Türk edebiyatının da dünyada yankı uyandırabileceğine inandı. Fuarla edebiyatımızı tanıtma konusunda çok yol aldık ve umarım hızlanarak devam ederiz. Telif satışı sadece ajansların değil yayınevlerinin de yatırım yapması gereken bir alan. Bunu izlemek umutlandırıyor.