Nasıl anlatsam! Nereden başlasam!.. Amerika’da son 3 ay içinde yaşananlar hem Amerika’yı hem de tüm dünyayı özetlemesi oldukça zor ve karmaşık dinamiklerle örülü, yeni bir sürecin eşiğine getirdi. Trump Başkan seçildi. Rüzgârıyla da Cumhuriyetçilere hem Senato’da hem de Temsilciler Meclisi’nde net çoğunluk kazandırarak. Yani Amerika’da güçlü yumruk dönemi başlıyor.
Trump’ın net zaferini, sadece dünyada siyasal sarkacın sağa salınımıyla ya da cahil bıraktırılmış toplumların güçlü lider arayışı ile açıklamak olası değil. Şimdi size Trump gibi tehlikeli bir karakterin nasıl Amerika’ya başkan seçildiğini ve bunun hem dünyaya hem de Türkiye’ye olası etkilerini özetlemeye çalışacağım.
Donald Trump kimdir?
Trump’ın ailesi, geçmişi ve kişiliği neden bu kadar önemli? Çünkü Trump sadece ABD Başkanı seçilmedi. 4 yıl boyunca bir dünya lideri olarak ekonomilere ve savaşlara derin etkisi olacak çok güçlü bir konuma yükseldi. Bugün 78 yaşında olan Donald J Trump’ın dedesi, Alman bir genelev işletmecisiymiş. Yani o da çoğu Amerikalı gibi bir göçmen aileden. Babası Fred Trump ise, yıldızı 1960’larda parlayan bir müteahhit emlak milyoneri. Babasının kurduğu emlak imparatorluğuna 1971 yılında konan Trump, 53 yıllık ticari yaşamında Manhattan adasında çeşitli gökdelenler ve Altantic City’de kumarhaneler yaptı ve işletti. Bu listeye bir yolsuzluk davasıyla kapatılan Trump Üniversitesi, The Apprantice (Çırak) adlı Reality TV programı, Washington DC ve çeşitli kentlerde oteller ve golf kulüpleri ile kravat, ayakkabı, parfüm gibi tüketici ürünlerinde yarattığı kendi markası da dahil.
Vergi yasasındaki boşlukları lehine kullanmaktan çekinmeyen iş adamı Trump, şirketlerinde tam 6 kez iflas ilan etti. Trump’ın iflas süreçleri sırasıyla şöyle: 1991’de Trump Taj Mahal, 1992’de Trump Plaza Hotel, 1992’de Trump Castle Casino, 1992’de Plaza Casino, 2004’te Trump Hotels and Casino Resorts, 2009’te Trump Entertainment Resorts. Trump bu iflaslar için, “Bunlar borçların ve varlıkların yeniden yapılandırılması içindi,” diyor.
Üç evliliğinden beş çocuk babası olan Trump, bir TV şovunda kızı Ivanka için, “Kızım olmasa onunla çıkmak isterdim. Çok güzel bir kadın,” demesiyle manşetlere de çıkmıştı. 2015 yılında Stormy Daniels adlı bir porno yıldızıyla yatak ilişkisini örtbas etmek amacıyla, avukatını kullanarak gizlilik anlaşması için 130 bin dolar ödediği ve bunu şirket gideri olarak yazdırdığı ortaya çıkınca, evrakta sahtekârlık ve yalan beyan suçlarından hüküm giydi. Şirketlerinin mali kayıtlarında ve beyanlarında yolsuzluk olduğu 2024 yılında kanıtlanan iş adamının “Trump organizasyonu” çatısı altındaki şirketleri New York eyaletinde ticari faaliyetten menedildi ve 400 milyon dolar para cezasına çarptırıldı. Donald J. Trump’ın kişisel vergi beyanları bugüne kadar ne açıklandı ne de ele geçirilebildi. Şimdiye kadar hiç vergi ödemediği de iddialar arasında. Gençliğinde kadın düşkünü olduğu bilinen Trump, cinsel taciz davalarından çeşitli cezalara da çarptırılmıştı.
Dr. Bandy X. Lee gibi bazı psikiyatristler, 2017’de yayınlanan The Dangerous Case of Donald Trump adlı kitapta, Trump’ın narsistik kişilik bozukluğu belirtilerini gösterdiği iddia etmişti. Psikolog Dr. John Gartner ise, Trump’ın malignant narcıssısm (kötücül narsisizm) belirtileri gösterdiğini savunmuştu. The Washington Post‘un Trump yönetimi sırasında yaptığı araştırma, başkanlığı süresince Donald Trump’ın kamuya açık beyanlarındaki yanlış ve yanıltıcı iddiaları kayıt altına aldı. Araştırma, Fact Checker adlı bir veritabanına dayalı olarak yürütüldü. Trump’ın başkanlığının sonuna kadar yaptığı toplam 30.573 yanlış veya yanıltıcı beyanı tespit edildi. İktidarda kaldığı gün sayısına bölündüğünde Başkan Donald J. Trump’un günde ortalama 20.94 yalan söylediği görülüyor. Trump, hoşuna gitmeyen tüm haberlere sahte haber (fake news) diyor.
Nasıl Oldu da Seçildi?
Bu noktada, okuma alışkanlığı pek olmayan, balık hafızalı, çoğunluğu eğitimsiz, sığ, sürü psikolojisindeki tek toplumun biz olmadığımızı hatırlamamız gerekiyor. Ayrı bir coğrafyaya, dine ve dile ait olsa da Amerikan toplumunu, Türk toplumuyla benzer kılan ciddi özellikler çok. Amerikalılar da tüm dünya gibi, içinde yaşadıkları sistemden bıkmış durumda. Yüzyıllardır Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasında pinpon topu gibi iktidarın el değiştirdiği iki partili sistemin işlerliğini yitirdiği ve Amerikan demokrasisinin topluma değil, milyarderler ile siyasi elit bir kesime hizmet ettiği görüşü hâkim oldu. İşte bu kırılma noktasında filtresiz tavır ve beyanlarıyla geleneksel politikacı kalıbına sığmayan Donald J.Trump, alternatif bir seçenek olarak cazip görünmeye başladı. Buna Demokratların yasadışı sınır göçmenlerine barınak, ücretsiz sağlık hizmeti, maddi yardım sağlaması, genel pahalılık, LGBT-Q duyarlılığını ilköğretim okullarına kadar yansıtması gibi uzun bir yanlış politikalar listesi de eklenince, Donald J. Trump aylar öncesinden anketlerde öne geçti.
82 yaşındaki Başkan Joe Biden’in Temmuz sonuna kadar tekrar aday olmakta direnmesi de ateşi körüklemişti. Biden’in, yardımcısı Kamala Harris lehine adaylıktan çekilmesi de Turmp’ın yükselişini durdurmaya yetmedi. Aksine parti içinde, çoklu aday listesinden önseçimle başkan adayı belirlenmesinin önünün alındığı ve Kamala Harris’in emrivaki ile aday ilan edildiği fiskosları kulislerde dolaştı durdu. Demokratlar, Trump’ı Hitler’e benzetmekten, Trump kazanırsa bunun demokrasinin sonu olacağına kadar güçlü temalarla kampanya yürütmelerine karşın Kamala Harris, çoğunluğu ikna etmeyi beceremedi. Danslı müzikli eğlence şeklinde geçen kampanya mitinglerinde Trump, çoğu çarpıtma ve yalanla dolu konuşmalarıyla popülerliğini sürdürmeyi başardı. Kulağından yaralandığı suikast girişimi de popüleritesine yardım etti ve Trump 6 Kasım seçimlerinden zaferle çıktı. Hillary Clinton’dan sonra Kamala Harris’in de seçimi kaybetmesi, Amerika’nın bir kadın başkanın liderliğini kabullenmeye hazır olmadığının da bir göstergesi gibi.
Ne Olacak Şimdi?
Seçim zaferi ilan edildikten sonra jet hızıyla kabinesini oluşturmaya başlayan Donald J. Trump’ın 2. Başkanlık döneminin üç boyutlu bir etki alanı olacak. Bunlardan birincisi Amerika, ikincisi Dünya ve üçüncüsü de Türkiye ve Ortadoğu.
Amerika boyutunda Trump başkanlığının yasadışı göçmenler, bütçe öncelikleri, dış ekonomik ilişkiler, kadın hakları, eğitim, sağlık, hukukun üstünlüğü gibi önemli konulara damga vuracak bir dönem olması bekleniyor. Seçim öncesi yasadışı göçmenleri toplu şekilde sınır dışı edeceğini açıklayan Trump, Çin başta olmak üzere Amerika’ya ithalat yapan ülkelere tarif (ek gümrük vergisi) uygulayacağını da açıklamıştı.
Geniş tabanlı bir ekonomist grubu, Trump’ın bu uygulamasının içerde fiyat artışlarına yol açacağı ve ek gümrük vergilerinin dolaylı olarak halkın cebinden çıkacağını savundular. Ekonomistler Trump’ın ekonomik planının vergi indirimi, tarifeler, askeri harcamalar ve gelir arttırıcı önlemler nedeniyle bütçe açığını 7,5 Trilyon dolar arttıracağını söylüyor. Bu da bugün yıllık %2.6 enflasyon, %4.9 büyüme ve %4.1 işsizlik oranları ile oldukça güçlü duran ABD ekonomisini zor günlerin beklediğinin habercisi. Bakalım Trump’ın yeni kurduğu ve basına Elon Musk ile Vivek Ramaswamy’yi atadığı Verimlilik Bakanlığı ABD ekonomisinin gücünü koruyabilecek mi.
İlk 4 yıllık döneminde 9 üyeli ABD Yüksek Mahkemesi’nin 3 üyesini atayarak AYM’yi daha muhafazakâr bir çizgiye taşıyan Trump, kürtaj, dini özgürlükler, seçim yasaları ve başkanın dokunulmazlığı gibi kritik konularda kararların şekillenmesinde etkili oldu.
Örneğin 1973 yılında ABD Yüksek Mahkemesi tarafından alınan ve Amerika’da kürtajı anayasal bir hak olarak tanıyan önemli bir karar olan Roe v. Wade, 24 Haziran 2022’de Dobbs v. Jackson kararıyla bozuldu. Bu yeni karar, kürtaj hakkının anayasal bir hak olmadığını belirterek, kürtaj yasalarını düzenleme yetkisini eyaletlere bıraktı. Bu durum, bazı eyaletlerde kürtajın tamamen yasaklanmasına yol açtı. Bu da Amerika’da kadının kendi vücudu konusunda karar özgürlüğünün elinden alınması olarak görülüyor.
Aynı mahkeme Temmuz 2024’te, görevdeki başkanlara resmi görevleri kapsamında geniş kapsamlı dokunulmazlık tanıyan önemli bir karar aldı. Bu karar, Donald Trump’ın 2020 seçim sonuçlarını değiştirmeye kalkışması ve gizli devlet belgelerini alıp gitmesi ile ilgili sürdürülen iki davanın da sonu oldu. Trump’ın kampanyası sırasında beyan ettiği gibi, Adalet Bakanlığı’nı siyasi rakiplerine karşı bir silah olarak kullanmasından korkuluyor. Trump’ın, ABD Yüksek Mahkemesi’nin son kararındaki “resmi görev” tanımına sığınarak uygulamada yasa tanımaz bir tavır takınmasından da endişe ediliyor.
Trump’ın Dış Politikası
Gelelim Trump başkanlığı etkilerinin ikinci boyutuna: Dünya! Rusya ile bir nevi vekalet savaşı sürdüren Ukrayna’ya yapılan silah ve maddi yardımı kesmeyi düşünen Trump, Ukrayna’nın zaferini desteklemek yerine, savaşın bir an önce sona ermesini sağlamak gerektiğini savunuyordu. ABD’nin Ukrayna’yı Rusya karşısında yalnız bırakması, ABD müttefiklerinin güvenini sarsacak ciddi bir stratejik hata olarak görülüyor.
2017’de ABD Büyükelçiliğini İsrail’in başkenti Tel Aviv’den, kutsal kent Kudüs’e taşıyarak uluslararası tepki çeken Trump’ın Gazze’de bir yılı aşkın süren insan kıyımını durdurma konusunda net değil. Filistinlilerle barış anlaşmaları ve ateşkese yönelik baskılara kıyasla daha sınırlı bir çözüm öneriyor. ABD İsrail’e de Hamas’a karşı Savaşı sürdürmesi için rekor 17.9 milyar dolarlık silah, mühimmat ve ekonomik yardımda bulundu. İsrail’i füze saldırılarından koruyan “Demir Kubbe” Amerikan hava savunma füze sistemlerinden oluşuyor. Seçimlerden önce, 2024 Temmuz’unda Trump dostum dediği Benjamin Netanyahu’nun, görüşme talebini kabul ederek, Florida’daki evinde konuk etmişti.
Trump’ın ikinci döneminde, ABD-Çin ilişkilerindeki gerilimlerin ve ticaret savaşlarının devam etmesi bekleniyor, teknolojik rekabetin ve ekonomik stratejilerin ön planda olmaya devam etmesi bekleniyor. Çin’in Taiwan’ı topraklarına katma emelleri konusunda da, olası bir Taiwan işgalinde ABD’nin doğrudan taraf olmak yerine ağır tarifelerle karşılık verme taraftarı olduğunu dile getirmişti.
İlk başkanlık döneminde Kuzey Kore lideri Kim Jong-un ile ikili zirve düzenleyen Trump doğrudan görüşmelerle Kuzey Kore’nin nükleer programını durdurmaya ikna edeceğine inanıyordu. Ancak Kuzey Kore, nükleer programını durdurmadı ve hatta kapasitesini artırdı. Trump’ın yeni dönemde Pyonyong’a karşı “maksimum baskı” politikası uygulayıp uygulamayacağı da merak konusu.
Trump’ın, Covid pandemisi sırasında gizli şekilde Covid test kitleri gönderdiği Rusya lideri Putin’e yaklaşımı öngörülen bir çerçevede. ABD medyası Trump zaferinin Moskova’da memnuniyetle karşılandığına da yer verdi. Geçmişte Putin için “Zeki ve güçlü bir lider” sözleri tepki çeken Trump, Ukrayna’yı Rusya’ya ödün veren bir anlaşmaya zorlaması, ABD’nin NATO ve müttefikleriyle ilişkilerini zorlayabilir.
Türkiye ve Trump
Türkiye ilişkilerinde kendisini dev aynasında görüyor. Türkiye, ABD’nin Ortadoğu politikasının aktörlerinden sadece biri ve ABD’nin dış politikası tamamen Amerikan askeri ve ekonomik çıkarlarına odaklı. Turmp da bu bağlamda Amerika’nın işleyen çarklarına, çıkarlarına çomak sokanı hoş görmeyecek. Ayrıca Trump, Erdoğan’ı nasıl kontrol edebildiğini, Rahip Brunson krizinde net bir şekilde göstermişti. 2018 Ağustos’unda casusluk suçlamasıyla tutuklanan Rahip Edward Brunson krizinde, Trump’ın Erdoğan’a, “Aptal olma.” (Don’t be a fool.) diye başlayan kişisel tehdit mektubunu, 1 ayda dolar kurunun 4.77 TL’den %51 zıplamasıyla 7.24 TL olmasını ve izleyen günlerde Rahip Brunson’un ABD’ye iade edilmesini hep birlikte izlemiştik. Örneğin Türkiye’nin Trump döneminde F-35 projesine dönme olasılığının, daha önce de dile getirilen Rus yapımı S-400 füzelerini depoya kaldırıp kullanmama garantisi vermesi koşuluna bağlı olduğu biliniyor. Trump, ABD’nin Ortadoğu’daki askeri varlığını azaltma yanlısı olarak biliniyor. 2017’de ABD askerlerini Suriye’nin kuzeyinden çekip Türkiye’ye operasyon alanı yaratarak göstermişti. Bu bağlamda, Türkiye’nin Trump iktidarıyla çelişen ya da zıtlaşan bir tutum içine girmediği ve Amerikan çıkarlarına uygun düştüğü sürece ABD-Türkiye ilişkilerinde bir tırmanma beklenmiyor. Bundan da Erdoğan yönetiminin yeni Trump döneminde ABD ile ters düşmeyecek bir dış politika izleyeceğini çıkarsamak zor değil. Trump yönetiminin Kürtlere ve PKK’ya baskısı, BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) kapsamında. İşlerinde yarayacak aktörlerinin önünü açacakları, işlerine gelmeyenlerin yıldızının kaymasını göz ardı edecekleri de aşikâr. İç politikaya gelince, yoruma gerek bırakmayacak şekilde zeki ve güçlü liderleri, diktatoryal de olsalar tercih eden bir Trump’tan söz ediyoruz…
Sözün özü, yeni başkanlık döneminde Trump’ın, herkesin kuyusuna birer taş atacağı kesin. Kırk akıllının o kuyulardan o taşları nasıl çıkartacağını da önümüzdeki dört sene boyunca birlikte göreceğiz.