Sakarya Üniversitesi'nde Gazetecilik öğrencisi. "Ben bu dünyadan değilim" diyerek kendi dünyasını yaratmaya çalışan Selin; okumayı,dinlemeyi,keşfetmeyi ve özellikle de nergisleri çok sever :) Hak temelli habercilikle alakadar ve sivil toplum faaliyetlerine de bir o kadar ilgili. Şimdi ise Medyascope Tv'nin stajyer muhabiri.

Bundan birkaç ay önce okulumuzun stant haftasında kendi standımızda görevliydim. Gazetecilik Topluluğu’nu tanımak için Abdulgani yanımıza geldi. Hatta standımızın ilk misafiriydi, Abdulgani Sadık. “Anlatmak istediğim bir hikâyem var, onu anlatmak istiyorum” dediğinde neyini, nasılını sormuştum. 6 Şubat depremlerini yaşadığını ve enkaz altından kurtarıldığını anlattığında Abdulgani, “Benim için bir kötü bir anı ama bunu herkese anlatmak istiyorum,” demişti. Başta şaşırsam da Abdulgani’nin küllerinden doğduğunu düşünmeye başladım sonra. Ben de ona yardım edeceğime söz vermiştim ve Abdulgani’nin hikâyesini buraya ve bu aya sakladım. 

6 Şubat 04:17

Suriye Türkmenlerinden Abdulgani. Türkiye’ye 13 yıl önce gelen Abdulgani ve ailesi o zamandan beri Kahramanmaraş’ta yaşıyorlar.  

Abdulgani, 6 Şubat gecesinde saat ikide eve gelmiş ve deprem saatinde de yeni yeni uykuya daldığını söylüyor. Abdulgani depreme kardeşinin çığlıklarıyla uyanmış, gözlerini açmasıyla da binanın çöküşüne şahit olmuş. Depremden altı saat sonra gözlerini karanlığa açtığını ve çığlıklarının sessizliğe karıştığını şöyle anlatıyor:

“Her yer karanlıktı. Sonra ben bağırmaya başladım. Kimse duyamıyordu sesimi. Yastığımın altındaki telefonu çıkartmaya çalıştım. Yine bağırdım, ama kimse beni duymadı. Ben de kardeşim dışında kimseyi duyamıyordum. Kimse yardıma gelmedi.”

“Maalesef ailemden bir kişi eksikti.”

16 saat sonra kardeşinden artık ses alamadığını söyleyen Abdulgani, 28 saat sonra halk tarafından enkaz altından kurtarıldığını söylüyor. Abdulgani, çevredekilere ailesini sorduğunda onların çıktığını öğreniyor, ama ayrı hastanelere kaldırıldıkları için 15 gün sonra görüşebiliyorlar. Abdulgani ailesiyle görüştüğü anı anlatırken, “Maalesef ailemden bir kişi eksikti,” diyerek kardeşinin vefat ettiğini söylüyor. Abdulgani kardeşini sorduğunda, ailesi hala bulunamadığını söylüyor ve aile bir ay kardeşin haberini bekliyor. Abdulgani sonrasında kardeşinin enkazdan çıkartıldığını fakat kimsenin tanıyamadığı için kimsesizler mezarlığına defnettiğini söylüyor. Aile sonrasında kardeşin cenazesini DNA testiyle buluyorlar. Cenazenin bulunması için iki hafta beklediklerini söyleyen Abdulgani, “Bu iki hafta canımız yandı, çağrısız kaldık ve özellikle annem için çok zor ve çok acı oldu,” diyerek anlatmaya devam ediyor.

“Benim hayatım bitti ve beni kimse kurtarmayacak.”

Sağ dizinden yaralanarak enkazdan kurtulan Abdulgani, bir ay hastanede kaldığını depremden sonra geçirdiği sürecin oldukça travmatik olduğunu anlatıyor. Enkaz altında hissettiklerini ve korkularını, “Hep ölümü düşünüyordum. Çünkü diyordum ki benim hayatım bitti ve beni kimse kurtarmayacak,” diyerek anlatıyor Abdulgani. 

Depremden sonraki süreci Abdulgani, “Depremden sonra yaşadığım değişiklikler, arkadaş yok işte. Çünkü çoğu arkadaşım hayatını kaybetti. Geceleri uyuyamıyordum çünkü sürekli kötü rüyalar görüyordum, yani psikolojik sorunlar yaşadım,” diye anlatıyor.

“Sizi ülkemizde görmek istemiyoruz gidin.”

Aynı zamanda yabancı uyruğu nedeniyle hastanede kaldığı süreçten itibaren ırkçı ve ayrıştırıcı tutumlara maruz kalmış:

“Ben hastanedeyken Suriyeli olduğumu öğrendiklerinde birkaç kişi bana ‘Yetmedi deprem geldi, üstüne siz yağmacılık yaptınız ve üstüne bizim hastanelerimizde tedavi görüyorsunuz. Gidin ülkemizden sizi ülkemizde istemiyoruz gidin’ dendi.”

 Deprem sonrasında çıkan yağmacılık haberleri ile birlikte Abdulgani halkta kendilerine karşı çok çok büyük bir nefret oluştuğunu da belirtiyor.

“Ne deprem öldürür ne de bina öldürür.”

Abdulgani yaşanan yıkımı “korkunç” olarak nitelendiriyor ve sözlerini şu cümlelerle noktalıyor:

“Deprem sonrasında yorum yapan yetkililer sözlerini, “Deprem öldürmez, bina öldürür,” diyerek bitirdiler. Aslında doğru söylüyorlar, ama binalar nasıl cinayet işliyor diye bakmamız lazım. Ne deprem öldürür ne de bina öldürür. O katil gibi görünen, gösterilen binanın arkasındaki az gelişmiş insan, az gelişmiş politikacı ve az gelişmiş müteahhit öldürür!”