Toplumcu edebiyatın usta kalemi, öykü, roman ve deneme yazarı Ferit Edgü, 88 yaşında hayata veda etti. Hakkâri’de Bir Mevsim, Bir Gemide ve Ders Notları gibi eserleriyle okuyucuların zihinlerine kazınan Edgü’nün vedası, edebiyat dünyasında büyük üzüntü yarattı. Yazarın vefatının ardından Metin Celâl, Müge İplikçi, Feridun Andaç ve Hülya Soyşekerci’den görüşlerini aldık.
Her yeni eseriyle kendini aşmış bir yazardı
Metin Celâl
Ferit Edgü, Türk edebiyatının büyük ustasıydı.1950 kuşağı öykücüleri ve şairleriyle birlikte edebiyat tarihimizin en önemli ve verimli dönemlerinden birine damga vurdu. 60 yıllık edebiyat hayatında büyük emekler vererek dev eserler bıraktı.
50 kuşağı denilince ilk akla gelen adlardan biri olan Ferit Edgü, her yeni eseriyle kendini aşmış büyük bir yazardı. Öykülerinin yanı sıra şiir, roman, oyun, deneme, biyografi, eleştiri ve aforizma gibi birçok türde ustalığını kanıtladı. Kendine has anlatımı, dile verdiği önem ve az sözcükle çok şey söyleme ustalığı ile filozof yanı da olan bir yazardı. Edgü, büyük bir yazar olmasının yanında yayınladığı seçkin kitaplarla yayıncılık sektörüne örnek olmuş bir editör ve yayıncıydı. Onun yokluğu edebiyatımız için büyük bir eksikliktir. Eserleriyle yaşamaya devam edecek ve özlenecektir.
*Yazarın, Birgün gazetesindeki yazısından alınmıştır.
Ölümsüz bir yazar
Müge İplikçi
Lisedeki bir okul kaçamağında, belleğim beni yanıltmıyorsa o yılların Rexx Sineması’nda seyredilen bir filmdi Hâkkari’de Bir Mevsim. Genco Erkal’ın döktürdüğü o karlı sahnelerde, yolu Hakkâri’ye düşmüş yitik, kararsız, şaşkın bir insanın yaşam ve ülke gerçeğiyle varoluşsal bir biçimde giriştiği sahici ve içten mücadeleyi bir solukta izlemiş, sonrasında filmin bir kitap uyarlaması olduğunu her nasılsa öğrenmiş ve Ferit Edgü’yü de böylece tanıma fırsatını yakalamıştım. Böylesi bir yaşam tanıklığı esinli yapıtta ilk kez olarak karşıma çıkan yazar, dilindeki sadelik ve anlatısındaki vuruculukla genç bir okur olarak beni sarsmıştı! Ve olan oldu! Hakkâri’de Bir Mevsim, öyle böyle değil, yıllarca başucu kitaplarım arasında çok özel bir yere sahip olacaktı, oldu. O satırları takip ederek kendimi bulma yollarının uzak bir coğrafyada saklı olduğunu düşünmeme yol açtı çoğu kez ki buna defalarca tanıklık edecektim. Bazen daha farklı: Kendini arayışın, insanın kendiyle baş başa kalma cesaretiyle aralanabileceğini keşfedecektim. Bazen çok daha farklı: Kaybolacaktım… Hepsinin de pusulası üç aşağı beş yukarı aynı kitabı işaret ediyor olacaktı: Hâkkari’de Bir Mevsim.
Sonradan diğer kitaplarını da okuyacaktım Ferit Edgü’nün. Özellikle resim sanatına profesyonel yaklaşımını takip ettiğim kitapları olacaktı. Sonra elbette Bir Gemide ve Ders Notları… Farklı dünyalara gidip gelecektim. Ancak Hâkkari’de Bir Mevsim’in yerini tutabilen çok da olmadı diyebilirim. O kitap, zor bir ülkede büyümekte olan genç bir ruha başka bir şeyler fısıldamıştı. Bu bazen olur. Bunu yıllar sonra anlayacaktım. Yine yıllar sonra Hâkkari’de “bir başka” mevsimde, çorak kayalık topraklara Vecdi Sayar ile diktiğimiz narin ve güçlü çam fidanına, Hâkkari’de Bir Mevsim adını vermemiz de elbette tesadüf olmayacaktı.
Hüzünlü bir gurur
İnce bir dokunuşla hayatımın ortasından geçen ve Hâkkari’de Bir Mevsim’den “önce ve sonra” diye ayırabileceğim bu eseri ve yazarını, sevgili Ferit Edgü’yü ise hep özel bir sevgi ve elbette saygıyla hatırlayacak, ölüm haberini aldıktan sonra ise onunla yüz yüze hiç tanışmamış olmamıza pek de şaşırmayacak ya da bu hususu çok da önemsemeyecektim. Çünkü iyi bir yazarı tanımak demek, bazen onun güzel gülüşüyle, yaşamdaki gündelik kendi halindeki duruşuyla tanışmak demek değil, satırları boyunca çıkılan uzun hem de çok uzun yolculuklardı. Ben onunla ne kadar çok yolculuğa çıkmış olduğumuzu, tam da bu satırları yazarken bir kez daha fark ederken, onun gibi yazarların bu ülkenin gerçek hazineleri olduğunu teslim etmekten ötürü ayrı bir gurur duyuyorum. Elbette hüzünlü bir gurur bu. Ferit Edgü gibi yazarlar için “Onlar hiç ölmez ki” demek işte tam da bu sırada dökülüyor dudaklarımdan.
Bu güzel yolculuk için sonsuz teşekkürler Ferit Edgü.
Tavrı olan bir yazardı
Feridun Andaç
Ferit Edgü, bir bakışı, duruşu ve tavrı olan anlatıcıydı. Edgü, kuşağının en özgün yazarlarından biriydi ve öykü, roman ve denemeleriyle bu özgünlüğünü ortaya koydu. Yazılarında anlam ve derinliği seçen bir üslupçuydu ve gereksiz detayları yazılarından uzak tutuyordu.
Dil ustalığını gösterdiğini ve bugünün ile geleceğin okuyucularına kılavuz olabilecek iki kitabı, Ders Notları (1978) ve Yazmak Eylemi (1980) isimli eserleriydi. Ayrıca, Edgü’nün kült romanı “Hakkâri’de Bir Mevsim” (1976) ile zamanımıza ayna tuttuğunu ve özellikle aydının Anadolu insanına bakışını ve yorumunu da değiştirdi. Öyküleriyle dünya ölçeğinde üslupçu bir yazar olduğunu kanıtladı ve modern düzyazının kuruluşunun ipuçlarını verdi. Kendisi tam bir Rönesans insanıydı ve anlatıcılığının derinliği ve zenginliği buradan kaynaklanıyordu. Sait Faik aşısı ve Camus/Sartre söylemini taşıyan bir anlatıcı olan Edgü, 1950 kuşağının taşıyıcı kimliğiydi ve yazarın yeni edebiyat anlayışına katkıları her daim hatırlanacaktır.
*Yazarın, Birgün gazetesindeki yazısından alınmıştır.
Ferit Edgü, Sonsuza Kadar
Hülya Soyşekerci
1950 kuşağı yazarlarının en dikkate değer, en özgün ve en yaratıcı olanlardan biridir Ferit Edgü. 1950 kuşağı öykücülerinin önemli bir kısmı, kentlerde bunalan, hayatın anlamını yitiren, bıkkın, yorgun, kırgın bireyin iç dünyasının derinliklerine inen; o karmaşık ve karanlık labirentlerde saklı kalmış gerçekleri imgeli bir dil içinde ifade eden öyküler yazmakta ve Batı’da yaygınlaşan düşünce ve sanat akımlarını eş zamanlı olarak izlemekteydi. Ferit Edgü’nün öykülerinde de varoluşçu felsefeden kaynaklanan varoluşsal sıkıntı, endişe, bunaltı, bireyin özgürleşme çabası, toplumun birey üzerindeki baskısı, içinde yaşanan mekânı aşma gibi izlekler yer alır. Ferit Edgü, öykücülüğe, insanın bilinçaltını keşfe çıkan; psikanalize açılan, yalnız ve sorunlu insanların ruhsal dünyasına odaklanan metinleriyle adım attı. Daha sonra bu izleklere aydın ve halk arasındaki mesafe, yabancılaşma, ölüm ve Doğu izlekleri de eklendi.
Aldığı güzel sanatlar eğitimi ve içinde yetiştiği sanat disiplini, Ferit Edgü’ye edebiyatta yeni yaratımlara açılan özgün/ özgür anlatım olanakları ve farklı perspektifler kazandırdı. Modern sanat akımlarının, gerçekliği farklı bakış açıları ve yepyeni görme biçimleriyle deneyimlemesinden hareketle, Ferit Edgü, yazınsal kurguda parçalı yapıyı, dil ve üslupta anlam yoğunluğunu; az sözcükle yazmayı esas alan, yalınlığın içinde inanılmaz bir derinliğe ulaşan, kendine özgü bir öykü tarzını geliştirdi.
Ferit Edgü, özgün yapıtlarıyla, biçim ve içerik deneyleriyle sıra dışı ve minimalist bir edebiyat anlayışının temsilcisi oldu; bu nitelikleri taşıyan birçok kısa öykü ve novellaya imzasını attı. Az sayıda sözcükle kurduğu metin yapılarında, yoğun anlamları dar bir alana sığdırarak, suskunun içinde çoğalan içsel anlam yankılarına kulak vermesini sağladığı okurunu, gerçek bir anlam yaratıcısına dönüştürmeyi başardı. Onun yapıtlarına, bu derinliğin yanı sıra görselliğin getirdiği yeni biçimsel ve kurgusal deneylemeler de ayrı bir zenginlik kazandırdı. Özellikle Eylül’ün Gölgesinde Bir Yazdı kitabı içindeki Çakır’ın Fotobiyografik Öyküsü’nün ve Çığlık adlı kitabı içinde yer alan öykülerdeki farklı deneysel yaklaşımların Batı’da bile benzerinin olmadığını düşünüyorum.
Sanat tarihi, resim ve felsefe disiplinlerinden getirdiklerini, edebiyat estetiği içinde şekillendirerek, nitelikli metinler oluşturan Ferit Edgü, yalınlığın içinde güzelliğe ulaşma hedefini, dili yaratıcı biçimde kullanarak gerçekleştirdi. Ayfer Tunç’la bir söyleşisinde, dil konusundaki düşüncelerini şu sözlerle ifade etti: “Yaza yaza gördüm ki, dil, benim için bir araç değil, yapıtın temeli, iskeleti, her şeyi. Bu noktaya vardığınızda, artık dili süslemenin, benzetmelere gitmenin, bol bol niteleme sıfatlarını kullanmanın bir anlamı olmadığını görüyorsunuz. Göz boyamadan, söz sanatlarının yaldızıyla içi boş imgeler yaratmadan, yalın, olduğunca yalın, yalansız, dolansız bir anlatım…” *
Ferit Edgü, şiirsel imgelerden felsefi söylemlere uzandı, metin içi diyaloglarda insan bilincini sorgulamalara açtı. Modernist anlatı tekniklerini, yazdığı metinlere başarıyla uyguladı. İnsan hallerini, insanın iç çelişkilerini ve birey-toplum ilişkisindeki kırılma noktalarını gösterdi; düşsellikle gerçekliği buluşturarak, öykü ve romanlarına Kafkaesk pencereler açtı. İnsanı ve hayatı odağa alırken, toplumsallığın da hakkını verdi. O ya da sinema sanatındaki adıyla Hakkari’de Bir Mevsim, Ferit Edgü’nün başyapıtı olarak edebiyat ve sinema tarihimizdeki unutulmaz yerini aldı. Usta yazar Ferit Edgü’nün edebiyatı; yapıtlarda farklılık, yenilik, yaratıcılık ve özgünlük arayan edebiyat meraklılarının her daim ilgisini çekti.
Sevgili Müge İplikçi’ye ben de katılıyorum; “Ferit Edgü, ölümsüz bir yazar”dır. O, yapıtlarıyla kuşaklar boyunca daima okurların zihin akışında yaşayacak; edebiyatın belleğinde sonsuzluğa kavuşacaktır.
*Ayfer Tunç, Ferit Edgü ile Söyleşi, Cumhuriyet Kitap, 6 Ocak 2000.