Filiz Aygündüz’ün, Türk ve dünya edebiyatından kadınlara ilham veren, yollarına ışık tutan kadın yazarların hayat hikâyelerini anlatacağı buluşmalar, Duygu Asena ile başladı. Yazar Duygu Asena’nın, Türkiye’de kadın hareketinin öncüsü olmaya uzanan serüveninin konuşulduğu buluşmada, Asena’nın yaşamı ve deneyimleri yalnızca yaşanmışlıklar üzerinden değil, psikolojik açıdan da ele alındı.
Yazar Filiz Aygündüz gather-in’in global mahallesinde açtığı yeni mekânı “Kadının Adı Var”ın ilk buluşmasını gerçekleştirdi. Aygündüz, kendi adını koymak, kendini geliştirmek isteyen kadınlar için açtığı mekânda kadınlara bu yolda rehberlik edecek. Türk ve dünya edebiyatından kadın yazarların cesaret ve ilham veren hayat hikâyelerini ele alacak.
“Onlar kendi adlarını nasıl koydular? Yola nasıl çıktılar? Hangi psikolojik süreçlerden geçtiler? Kadın olma bilincini, kadın olarak varoluşlarını nasıl kurguladılar? Toplumun ‘yok saydığı’ adlarına ne gibi mücadelelerin sonunda kavuştular?” gibi soruların peşinden giden buluşmaların ilk konusu, ülkemizdeki kadın hareketinin öncülerinden Duygu Asena oldu. Kadının Adı Var’ın çıkış öyküsünü ve Duygu Asena’yla başlama nedenini Filiz Aygündüz’e sorduk.
Filiz Hanım merhaba, “Kadının Adı Var” buluşmaları fikri nasıl doğdu?
Gather-in ağırlıklı olarak kadınların biraya geldiği, farklı konulardaki uzmanlarla sohbet ettikleri bir iletişim platformu. Her uzmanın bir mekânı var. Belli dönemlerde uzmanlar katılımcılarla bir araya gelip sohbet ediyorlar. Kendi mekânımı açarken amacım kadınlar arasında kadın olma bilincine dair bir farkındalık yaratmaktı. Duygu Asena “Kadının Adı Yok” dediğinde yıl 1987’ydi. Yıl 2024 ve kadının hâlâ bir adı yok. Toplum ondan adını esirgese de kadının kendi adını koyması mümkün. Bu nedenle Gakher-in’de yeni açılan mekânımın adının bir ters köşeyle “Kadının Adı Var” olmasını istedim. Bunun ispatı da kendi adını kendi koyan Türk ve dünya edebiyatından kadın yazarların hayat hikâyelerinde saklı. O hikâyeler aslında onların kendi adlarını koyma süreçlerinin de hikâyesi.
Bu seriye Duygu Asena ile başlamanızın özel bir sebebi var mı?
30 yıllık kültür sanat gazetecisiyim. Mesleğe Duygu Hanım’ın yanında başladım. Kendi kimliğimi oluştururken en önemli rehberlerimden biri de oydu. Bu yüzden Duygu Asena ile başlamak istedim. Nasıl bir eve doğdu? Anne ve babası onun hikayesini nasıl şekillendirdi? Bir gazete köşesinde konu mankenliği yapmaktan Türkiye’de kadın hareketinin öncüsü olmaya uzanan serüveninde neler yaşadı? Çocukluk travmaları nelerdi? Güçlü kadın kimliğini ‘erkekleşmeden’ nasıl inşa etti? Ne gibi zorluklarla mücadele etti, ‘erkek’ bir dünyada ‘kadın’ olarak nasıl varoldu? Özetle, Duygu Asena kendi adını nasıl koydu? Birlikte konuşacağız. Adlarımızın peşine düşeceğiz. Deneyimlerimizi paylaşacağız.
Buluşmalarınızda Türk ve dünya edebiyatından kadın yazarların hayat hikâyelerine yer vereceğinizi söylüyorsunuz. Bu isimleri bizimle paylaşabilir misiniz?
Epey uzun bir liste aslında. Simone de Beauvoir ile devam edecek. Tezer Özlü, Leyla Erbil, Marguerite Duras, Sevgi Soysal, Iris Murdoch, Füruzan, Toni Morrison, Adalet Ağaoğlu, Tomris Uyar, Virginia Woolf, Jean Rhys… Her birinin kadının adını koyma yolculuğunda onlara rehberlik edecek olağanüstü hayat hikâyeleri var.
Bu seriyle toplumsal anlamda kadın kavramına yönelik bir farkındalık yaratmak istiyor musunuz?
Elbette. Bu farkındalığı yaratabilmek, kendi adımızı koyabilmek için iki güçlü destekçimiz var. Edebiyat ve psikoloji. Her ikisinin de sularında renkli bir yolculuk yaparak “Kadının Adı Var” diyeceğiz birlikte.