Yeditepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Sinema - TV Bölümü mezunu. Uluslararası Basın Enstitüsü’nde gazetecilik eğitimi aldı. Bahçeşehir Üniversitesi'nde Küresel Siyaset ve Uluslararası İlişkiler alanında yüksek lisans yaptı. Gazeteciliğe Mediacat dergisinde başladı. Hürriyet İnternet Grubu’nda editörlük yaptı, sitenin sosyal medya hesaplarını yönetti ve Yenibiriş Dünyası dergisini hazırladı. Yasakmeyve dergisinin Yazı İşleri Müdürlüğünü görevinde de bulunan Ercan, Varlık ve Sıcak Nal edebiyat dergileri için söyleşiler de yaptı. Babası Enver Ercan için “Enver Ercan: Sen Sözcüğün Tekisin” ve “Enver Ercan: Ben Şiirimi Yazarım, Sonsuzluk Varsa Gider” başlıklı iki kitap hazırlayan Ercan, biri Avusturya’da “Muhsin Akgün – “5”; biri Türkiye’deki Avusturya Konsolosluğu’nda “Ulaş Tosun - Permanently Temporary” olmak üzere iki serginin proje yöneticiliğini yaptı. Kadir Has Üniversitesi’nde uzun yıllar dijital iletişim alanında çalıştı. Yine aynı üniversite bünyesinde Modern Türk Edebiyatı Sempozyumları düzenledi. Ercan, son olarak Mikroscope dergisinde Yayın Koordinatörü olarak görev yapmaktadır.

Gürbüz Doğan Ekşioğlu, kendine has çizimleriyle yıllardır dikkatleri üzerinde toplayan bir sanatçı. 1992 yılında The New Yorker’a çizdiği kedili kapakla uluslararası arenada ilk kez yer almaya başlayan ve sonrasında Mediacat için yaptığı kedili kapaklarla sanatseverler gibi kediseverlerin de yoğun ilgisiyle karşılaşan Ekşioğlu, Benim Kedilerim isimli bir kitabın da sahibi. Kendisi ayrıca en çok kedi resmi çizen ressamların başında geliyor. 

Dosya konumuz “Kedi ve Çocuk” olunca biz de Gürbüz Hoca’nın kapısını çaldık ve kedilerin hem özel hem de sanat hayatındaki yerini konuştuk. Bununla da kalmadık; illüstrasyonlarıyla da gündem olan Ekşioğlu’yla, 31 Mart Seçimleri gecesi yoğun ilgi gören “İmamoğlu İstanbul” illüstrasyonunu ve seçim sonuçlarının sanata ve sanatçıya olası katkılarını da sorduk. 

 

Gürbüz Bey, merhaba. Öncelikle söyleşi teklifimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ediyoruz. Bu ayki temamız ‘Kedi ve Çocuk’. Siz olmadan kedi temalı bir sayı olmayacağını düşündük. Sizi, The New Yorker ve Mediacat için çizdiğiniz kedili illüstrasyonlarınızla tanıdık ve çok sevdik. Kedileri eserlerinizde kullanma fikri nasıl doğdu? 

1992 yılında yayınlanan kedili The New Yorker kapağımdan önce bir tane kedili resim yapmıştım. Şimdiyse tahminen 130-140 adet kedili resmim var. 1991 yılının temmuz ayında The New Yorker dergisine dosyamı gösterdim ve dergi benimle çalışmak istediğini söyledi. İstanbul’a döndüğünüzde İstanbul Amerikan Konsolosluğu Kütüphanesi’ndeki dergi kapaklarını inceleyin ve bize o anlayışta çalışmalar gönderin dediler. The New Yorker kapaklarını incelediğimde kedi ve köpekli kapaklar da vardı. Ben de bu yönde hazırladığım üç çalışmamı The New Yorker dergisine gönderdim. 1992’de ocak sayısında fincanın içine kedi oturmuş, kulpu fincanın kulpu olmuş çalışmam kapak olarak yayınlandı. Bu çalışmam epey ses getirdi.

The New Yorker dergisinde bir işimin yayınlanması benim tarzımda illüstrasyon yapanlar için en üst düzeyde bir nokta olduğu için beni çok gururlandırmıştı. Daha sonraki süreçte yine bu dergide işim yayınlanabilir düşüncesiyle kedili çalışmalar yaptım. Bu arada Mediacat dergisi Genel Yayın Yönetmeni Pelin Özkan bana bir yıl boyunca kedili kapaklar yapmamı önerince kedili işlerim çoğalmaya başladı. Sonra rahmetli hocam ve eşsiz dostum, ağabeyim Balkan Naci İslimyeli’yle çok önemli sanatçımız, rahmetli Selma Gürbüz ile, birlikte açtığımız “Kedi Resimleri Sergisi” için resimler üretmeye başladım. Ayrıca, Kadıköy Göztepe’deki Ürün Sanat Galerisi her mart ayında “Mart Kedileri Sergisi” açardı ve galeri yöneticisi Günay Mutlucan Pesen her yıl bu sergiye beni de davet ederdi. Yine bu sergi için de kedi resimleri yapardım. Bu çalışmalarla birlikte yıllar içinde kedi resimlerim çoğalmış oldu.

 

Kedilerle birlikte yaşanıldığında zamanla kedilerin biraz insanlaştığını, insanların da biraz kedileştiğini söylüyorsunuz. Buna da ‘sevgi diyaloğu’ diyorsunuz. Bu diyalog sizin hayatınızda nasıl başladı?

Ordu’da inek süt verir, köpek evi korur, kedi fare tutar gibi bir ortamda büyümüştüm. Eşim Sumru da bana sürekli kedi alalım diye söylerdi. 17 yıl kedimiz olmadı, bir gün annesinin terk ettiği hasta kedi yavrusu karşımıza çıkınca onu sahiplendik, adını Nazlı koyduk. Nazlı 19 yıl bizimle yaşadı, çok anlayışlı ve nazik bir hayvandı, bir kere bir resmime, malzemelerime zarar vermedi. Bakışlarla, ses tonuyla karşılıklı konuşur olmuştuk, o biraz insanlaşmıştı, biz de biraz kedileşmiştik. Şimdiki kedimiz Küllü, 9 yaşında ve o da çok kibar ve uslu bir kedi.

 

SANATÇILAR DA KEDİLER GİBİ TAVİZ VERMEZLER

 

Kedilerin özgürlükçü yanlarının sanatçılara iyi geldiğine bir konuşmanızda yer vermiştiniz. Şunu merak ediyorum. Bu özgürlükçü yan, sanatçının yaratım sürecine nasıl katkı sağlıyor?

Sanatçılar özgürlüklerine çok düşkündür, kediler de özgürlüklerine çok düşkündür. Sanatçılar genellikle atölyelerinde yalnız çalışırken kedi onların yol arkadaşı olur, kedi bulunduğu ortama sıcaklık ve huzur verir, ayrıca Leonardo’nun dediği gibi, “Kediler doğanın baş yapıtıdır,” sözünde olduğu gibi çok estetik hayvanlardır. Kediler gururludur, kediler taviz vermez. Kedilerin bu özellikleri bana da örnek olmuş, davranışlarımı etkilemiştir. Kedi kadar olmasam da ben de inandığım konularda kesinlikle taviz vermem.

 

“Benim Kedilerim” başlığı altında çok sayıda sergi açtınız. Bu sergiyi açma fikri nasıl doğdu? 

Yazar ve küratör İbrahim Karaoğlu 2017 yılında bana Eskişehir Odunpazarı’ndaki Çağdaş Sanatlar Galerisi’nde senin sergini yapalım, dediğinde ben de sergiyi hangi temada yapalım, diye sormuştum. O da kedi resimlerinden bir sergi yapalım, demişti. 2017’nin Kasım ayında ilk “Benim Kedilerim” sergisini açtık. Geçtiğimiz sene de “13. Benim Kedilerim” sergisini yine İbrahim Karaoğlu’nun küratörlüğünde Urla Dam’da açmış olduk. Bu serginin Türkiye’nin her yerinde açılmasını, özellikle çocukların bu sergiyi görmelerini istiyorum.

 

Benim Kedilerim kitabınızdan bahsetmek istiyorum. Bu kitabı hazırlamaya nasıl karar verdiniz? Yayına hazırlık sürecinde nelere öncelik verdiniz?

Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde yaklaşık 18 senedir Dr. Öğretim Üyesi kadrosunda görev yapmaktayım. 2018 yılında Yeditepe Üniversitesi Yayınları Editörü Didem Bayındır’ın (halen Can Yayınları’nda editörlük yapmaktadır) önerisiyle ve rektörlüğün kabulüyle “Benim Kedilerim” ve sonra sevgi ve aşk temasını içeren “Aşk Dediğin” kitaplarım yayınlandı. Ayrıca, Ocak 2018’de Çankaya Belediyesi Zülfü Livaneli Kültür Merkezi’nde “Benim Kedilerim” sergisinin katalog kitabı yayınlanmıştı. 

 

SANATÇI, YAŞADIĞI DÖNEMİN SORUNLARINA KAFA YORMALIDIR

 

Gündeme dair yaptığınız çizimler zihinlere kazınıyor ve gündemi bir kez/hatta birkaç kez daha düşünmemize neden oluyor. Sanatçının günceli yakından takip etmesi gerekli mi sizce?

Ülke sorunlarına duyarlı bir ailede büyüdüm. Yaradılışım ve ailemin görüşüyle olabilir hayatı, neden, niçin, nasıl gibi sorularla sorgulayan bir bakış açım vardır. Güzel Sanatlara girmeden önce, 1973-1975 yılları arasında, İnşaat Fakültesinde okurken kendi kendime karikatür çizmeye başlamıştım. Güldüren değil, sorgulayan ve düşündüren karikatürler çizmeyi seviyordum. 1975 yılında tesadüfen Grafik Sanatlar Bölümüne girdim. Grafik Sanatlara, şimdiki adıyla Grafik Tasarım bölümüne. Herhangi bir konuyu, kavramı, düşünceyi görsel olarak ifade eden bir alandır. Karikatür ve illüstrasyon; grafik tasarım alanında görsel ifade biçimlerindendir. Grafik sanatçısı olmam dışında sanatçının yaşadığı hayatın sorunlarına duyarlı olması, bir anlamda yaşadığı süreci yapıtlarıyla belgelemesi gerektiğini düşünmekteyim. Teknolojinin hız kazanmasıyla, sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla zaman içinde böyle bir misyonum olmasından mutluyum.

EKREM İMAMOĞLU’NUN BİR ŞANS OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM

Ve son olarak seçim gecesi paylaştığınız Ekrem İmamoğlu’yla ilgili çiziminiz çok ses getirdi. Yaşanan bu galibiyetin sanata ve sanatçıya nasıl yansıyacağını düşünüyorsunuz? Katkıları uzun vadede neler olacak?

Seçim gecesi oylar sayılırken İstanbul, Ankara’da ve başka il ve ilçelerde CHP önde giderken onun sevinci ve ilhamıyla “İmamoğlu İstanbul” görseli ortaya çıktı. Televizyonda seçim sonuçlarını izlerken elimden düşmeyen IPad’imle çizdim ve hemen paylaştım.

Ekrem İmamoğlu, sanatı çok seven ve sanata çok önem veren bir belediye başkanı. Kendisinin resim koleksiyonu var, koleksiyonunu topladığı bir kitap var.  Beş yıllık süre içinde çok sayıda kütüphane ve sanat galerisi açtı, uluslararası sergileri İstanbul’a getirdi. Bu ivmenin önümüzdeki beş yıllık süre içinde çok daha artacağına eminim. Sanatçı olarak ben de var olan üretimimi sürdürmek için gayret edeceğim.