Sanat dünyasının içine yolculuğun en canlı hâli elbette sergilere gidebilmek. Zaman ayırarak tiyatroya gitmek ya da filmleri sinema salonlarında seyretmek gibi… 2024 yılının sonlarında açıldı “Asılı Düşünceler” sergisi. Hülya Küpçüoğlu ve Fatma Suna Beykal’ın ortaklaştığı sergiyi gezdikten sonra Hülya Hocamızla bir söyleşi yaptık. Keyifli okumalar…
Merhaba Hülya Hocam, söyleşi teklifimizi kabul edip sorularımızı yanıtladığınız için gönülden teşekkür ederiz.
Merhaba, ben çok teşekkür ederim.
2024 yılını bir sergiyle uğurladınız. Bu sergiden hareketle sizi bugünlere getiren eğitiminizden ve akademik bakış açınızdan söz eder misiniz?
Mimar Sinan Üniversitesi Resim Bölümü mezunuyum. Sanatta yeterliliğim de Mimar Sinan Üniversitesi Resim Bölümü’ndendir. 1990’lı yıllardan beri kişisel veya karma sergiler açıyorum. Sanatla ilgili makaleler yazıp röportajlar yapıyorum. Pandemi dönemiyle birlikte aktif hâle getirdiğim, kendi adımı taşıyan bir YouTube kanalım var; röportajlarımı veya sanata dair görsel notlarımı orada paylaşıyorum. Aynı zamanda Topkapı Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi’nde çalışıyorum. Genel olarak yapıtlarımda üzerine gittiğim birkaç tema var. Sizin de ziyaret etmiş olduğunuz sergimiz doğa temalıydı. Doğa, yanı sıra güncel olaylar ve sinema serim var.
“Kendiyle barışık olmak” ve bununla birlikte bir sorunsalı da bir sanat dalıyla, görünür, duyulur ve tartışılır kılma hâli üretime nasıl yansır sizce? Bir boyutuyla sanat herhangi bir şeye savaş açar mı, açmalı mı?
“Kendiyle barışık olmak” üzerine üretimin nasıl yansıyacağı sanatçıdan sanatçıya değişen bir şey. Ama sanat genel olarak “kendinizle barışık” yapılması gerekir diye düşünüyorum. Neden derseniz, samimi olmak lazım sanat üretirken. Kendinizle barışık değilseniz samimi bir sanat eseri oluşturamazsınız. Gerçi kaostan ya da karışıklıklardan da sanat çıkar. Değişken bir durum yani. Biliyorsunuz genel olarak “sanat muhaliftir” diye bir tanımlama var. Sanat tarihi boyunca sanat, bazen sanata bazen sisteme karşı çıkmıştır. Günümüzde sanat ne kadar muhalif tartışmak gerek ama savaş açmak biraz sert bir tanımlama gibi geldi bana. Samimi bir şekilde sanat yapmak varken niye savaş açalım ki?
“Asılı Düşünceler” sergisinin doğuş ve gerçekleşme öyküsünü anlatır mısınız bize? Buradaki parçalar dünya hâllerinden “barış” kısmını hatırlattı bana. İnsanın doğa ile savaşmak yerine barışmayı seçtiğinde güzelliklerin de nasıl görünür hâle geldiğini…
Fatoş Beykal benim yakın sanatçı dostum. Biz buluştuğumuzda hep proje üretiriz ve projeler üzerine konuşuruz. Aslında işlerimiz fikirsel olarak hazırdı. Çünkü üzerinde konuşmuş ve tartışmıştık. Tema olarak da eylemsizlikle ilgili bir şey yapmak istedik. Nasıl bir başlıkta bunu değerlendiririz derken “Asılı Düşünceler” adı birden döküldü. Sonra hemen kararlaştırdığımız işlerimizi gerçekleştirdik. Mekân bulmamız gerekiyordu. Galeri Mod bence Kadıköy’ün en müstesna bağımsız sanat mekânlarından birisi. Sahibi Reşat Başar’dır. Reşat Hoca hem akademisyen hem sanatçıdır. Hemen kendisiyle iletişime geçtik. Mekânı da ayarladıktan sonra olay sadece açılış tarihini beklemeye kaldı. Söylediğiniz gibi sergide benim işlerimde pozitif bir söylem vardı. Doğa üzerine kurguladığım ve bu konuyla ilgili farkındalık oluşturmaya çalıştığım “Ağaçların Öyküsü” serisi devamında farklı malzemelerle yaptığım yerleştirmeler vardı. İnsan, doğa ile barışık olmalı diye düşünüyorum. Doğayla yaşamayı öğrenmeliyiz. Yoksa doğadan aldığımız her şeyi doğa bizden geri alır. İçinde yaşadığımız şehirde maalesef doğadan çok kopuğuz. Ne olursa olsun en azından ulaşmaya çalışmalıyız doğaya.
Bir üniversitede hocalığa ve kişisel üretime devam… Bu çerçeveden baktığınızda bizden sonra bu yollarda yürümeyi seçen gençlerde umudunuzu taze tutan başlıklar neler; bir noktadan sonra umutsuzluk varsa bu başlıklar neler? Ve son olarak umutsuzluk başlığında sizin çözüm önerileriniz neler?
Geleceğe her zaman umutla bakmak gerek diye düşünüyorum. Arkadan gelen kuşak, çok çalışkan ve hem yurtiçi hem yurtdışı ile bağlantıları daha sağlam. Bizim zamanımızda İstanbul’da gençleri destekleyen galeri yoktu. Ama şimdi çok fazla var. En önemlisi internet ve sosyal medya var. İşlerini en azından orada paylaşıyorlar. Şimdi her şey daha kolay. İnternet üzerinden müzeler geziliyor. İnternet üzerinden resim satışları yapılıyor. Dolayısıyla umutlu olmak için çok şey var.
Sevgili Hülya Küpçüoğlu Hocam, vakit ayırdığınız; yanıtlarınız için çok teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim.