İzmir’de doğdu. Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdi. Üniversite yıllarından beri Medyascope’un bir parçası. Tempo dergisinde çalıştı, 140journos’da editörlük yaptı. Gazeteciliği öğrenmeye çalışıyor; editörlük, muhabirlik ve sunuculuk yapıyor. Güncel siyaset, göç, gençlik ve toplumsal değişimlerle ilgileniyor.

Boğaziçi Üniversitesi kampüsünde sekiz aydır her gün cüppeleriyle rektörlük binasına sırtlarını dönerek üniversitelerinde demokrasi talep eden akademisyenler, 17 Ağustos sabahı bir sürprizle karşılaştı. Eylül ayında 100 yaşını dolduracak, “hocaların hocası” olarak anılan Prof. Dr. Nermin Abadan Unat, protestolarına destek vermeye gelmişti.

Nermin Hoca, üniversitede aylardır direnen öğrencilere -Lale Akarun’un aktardığına göre- şöyle seslendi:Ben bir ay sonra 100 yaşında olacağım. Bu ülke daha güzel günleri hak ediyor. Sizler gençsiniz; ülkenizden ümidinizi kesmeyin, dayanın!”

Türkiye’de iletişim biliminin öncülerinden, siyaset sosyoloğu Prof. Dr. Nermin Abadan Unat, sadece Boğaziçi’nin değil, ülkenin gördüğü en kıymetli akademisyenlerden ve en ilham verici kadınlardan. Annesinin memleketi Macaristan’da maddi imkânsızlıktan okuyamayacağını anlayınca, gazetelerden merhum babasının ülkesindeki devrimi ve bu ülkede hem kızların hem erkeklerin ücretsiz okula gidebileceğini öğrenmiş, Türkçe bilmezken 14 yaşında tek başına trenle Türkiye’ye gelmiş. O günden bugüne kelimesi kelimesine dinlenesi bir hayat geçiren Nermin Hoca’nın iyimserliği ve kaybetmediği azmi, elinde bastonu ve üzerinde cüppesiyle rektörlük binası önünde durduğu fotoğraflardan gözümüze çarpıyordu.

Alp Akiş ile birlikte Nermin Hoca’nın kapısını çaldık ve unutamayacağımız bir gün geçirdik. Her sorumuzda bize umut aşılayan Nermin Hanım, “Ben öyle karamsar havalara girmiyorum, ne olursa olsun iyimserim” diyor, “Olmazsa, elbise bakmaya gidiyoruz.”

Ülkeye, geleceklerine dair umutsuzluğa kapılan gençlere Nermin Hoca’nın mesajı, Boğaziçi’nde söyledikleri gibi açık ve net: “Gitmeyin, kalın. İnandıklarınızı devam ettirmeye çalışın. Çok iyi günler göreceksiniz.”

Kendi ilham verici yolcuğunu bir ders gibi anlatıyor: “Türkçe bilmediğim halde Türkiye’ye gelmiş bir insanım. Babam öldükten sonra annem beni ablamla Macaristan’a götürdü. Günün birinde dedi ki annem, artık elimizdeki olanaklar tükendi, sen çalış. Annem beni kahvelere yanında götürüyordu, oralarda dergiler, gazeteler vardı. Ben de meraklıydım. Her yerde Atatürk’ün yaptığı devrim yazıyordu. Beni en çok ilgilendiren, o zaman tabii 14 yaşındayım, okullar parasız. Erkek, kız fark etmeksizin herkese açık. Kafama koydum. Demek ki ben burada okuyamazsam, babamın ülkesinde okuyabilirim. 1936’da trene bindim ve bir daha annemi görmedim.”

“Sabretmek, mücadele etmek ve dayanmak.” Nermin Hoca, “bilgiyle dayanmayı” tavsiye ediyor ve ekliyor: “Ben dayanmasaydım, olamayacaktım.”

100 yaşına girmek üzere olan birinin perspektifinden, çok haklı bir hesabı var: “Bugün 20 yaşında bir insan 30 sene sonra sadece 50 yaşında olacak. Yine çok dinamik olabilir.” En büyük sermayenin gençlik olduğunu söyleyen Nermin Hoca, bizim aracılığımızla mesajını yineliyor: “Yılmasınlar. Gençlik satın alınamaz, onlarçok zengin.” 

Türkiye’nin geleceğine dair düşüncelerini sorduğumuzda, iyi yöndeki öngörülerini şöyle açıklıyor: “Neden mi çok iyimserim? Çünkü hiçbir zaman kadınların bu kadar güçlü olduğunu görmedim. En sert tedbirlere rağmen dayanışma gösteriyorlar.”

Nermin Hoca, Boğaziçi Üniversitesi’ndeki dayanışmayı da takdirle izlemiş: “Beraber hareket eden bir grup insan, fikirlerini sonuna kadar savunacak. Zaten barışçıl bir hareket bu. Belki sonuç vermeyebilir ama devam edecekler. Sabretmek lazım. Dayanmak… Kolay değil.” 

Üniversitede protestocular tarafından mutlulukla karşılandığını anlatan Nermin Hoca, fotoğraflarının paylaşılmasının ardından birçok akademisyenden de mesaj almış, keşke geleceğinizi bilseydik, gelirdik diye.

Tekrar döp “Hocam, gitmeyin mi diyorsunuz?” diye sorduğumda, “Evet, gitmeyin. Kalın, dayanın” diyor. Bir Alp’e bir bana bakıyor: “İkiniz de. Güzel günler göreceksiniz.”

Bize evi gezdirip tek tek fotoğrafları, eski eşlerini, torununu anlatıyor. Uzun yaşamak üzerine konuşurken hiçbir zaman sigara içmediğini söylüyor: “İçki, ara sıra içiyorum. Biraz şarap yahut bira ama öyle ifrat halinde değil. Normal bir hayat sürdüm, vücudun direniş gücünü kötüye kullanmadan.”

Nermin Hoca, ölümden korkmuyor: “Ölüm, doğum gibi. Doğum olmayabilir ama ölüm yazı, kaçış yok. Hayır, ölüm beni korkutmuyor. O, nasıl olsa bir yağmur gibidir.”

“Hocaların hocası” Nermin Abadan Unat’ın bir asrı tamamlamasına az kaldı. Birlikte geçirdiğimiz gün için de, bana aşıladığı umut için de minnettarım. 100. doğum günü şimdiden kutlu olsun.