Mikroscope okurlarımız için, Kalem Ajans ve İstanbul Tanpınar Edebiyat Festivali’nin kurucusu Nermin Mollaoğlu ile İTEF’in dünden bugüne olan yolculuğuna ve bu sene 15. yılını “Yeryüzü Edebiyatı” temasıyla kutlamasına dair harika bir söyleşi gerçekleştirdik.
İTEF bu sene “Yeryüzü Edebiyatı” temasıyla 15. Yılını kutlarken ilk zamanlara gitmek isterim. Nasıl bir motivasyonla kuruldu İTEF?
Bu yıl İTEF açılışı 20 Eylül günü İstiklal Caddesi üzerindeki Fakülte Teras’ta oldu. İTEF’e yoğun şekilde hazırlanırken bir davetiye geldi. Açınca gülümsedim. İstiklal’de Hollanda Başkonsolosluğu bahçesinde Hollanda bayramına davet ediliyorduk. Aynı güne denk gelmesine üzülsek de mutlaka orada olmak istedim. Üzerimde turuncu bir ceketle önce Hollanda Sarayı’na gittim ve sonra İTEF açılış partisinin olduğu mekâna yürüdüm. Bu detayı özellikle anlatmak istedim. Tam da sorunuzun cevabına uygun olduğunu düşünüyorum. Hollanda, kitap fuarı alanında iddialı ülkelerden biri değil. Fakat çok uzun zamandır mart ayının ikinci haftasını kitap haftası olarak kutluyorlar. Kitap haftasına özel bir yazardan belli bir konu-tema hakkında bir kitap yazması isteniyor ve bu kitap edebiyat vakfı tarafından 1 milyon adet basılıyor. Opera binasında görkemli bir parti ile başlayan hafta boyunca tüm ülkede kitapçılardan 15 euroluk kitap alan birine bu özel basım kitap hediye ediliyor. 2007’de bu özel kitap Galata Köprüsü’yle ilgiliydi ve edebiyat vakfı bunun Türkçesinin de Türklerin yaşadığı bölgelerdeki kitapçılardan hediye edilmesini istedi. Buna Kalem Ajans yardım etti. Teşekkür olarak da bizi bu görkemli açılış için Amsterdam’a davet ettiler. Çok sıkıcıydı. Ülkenin en ünlü stand-up’çıları sahnedeydi, ama biz anlamıyorduk. Üstelik kraliçeye çok yakın koltuklarda oturuyorduk, Mehmet’le fısıldaşamıyorduk bile.
Orada sessizce otururken edebiyatın bu görkemli birleştirme, okumaya özendirme halini çok sevdik. Neden bunu Türkiye’de birileri yapmıyor dedik ve iki yıl boyunca aklımıza gelen herkese bunu anlattık. Herkes fikri sevdi ama bir şekilde yapılamaz olduğunu düşündüler. Biz de böylece yapmaya karar verdik.
Kitaplığımda kaç farklı dilde yazılmış kitap varsa, o sayı bizim uluslararasılığımızın ölçüsüdür.
İTEF gibi edebiyata yön veren kuruluşların hem Türkiye hem de dünya genelinde nasıl bir karşılığı olduğunu düşünüyorsunuz?
En önemlisi ülkelerin, daha doğrusu insanların birbiri hakkında önyargılarını yıktığını ve dil-edebiyat köprüleri kurduklarını düşünüyorum. 2007 yılında Tokyo Kitap Fuarı’nda görüştüğüm, ülkenin en önemli yayınevinde çalışan editör Türkiye’de hangi dilin konuşulduğunu bilmiyordu. Diğer sanat eserleri gibi edebiyatın da ülkeler arasındaki görünmez dağları erittiğini düşünüyorum. Sadece bizi, Türkiyemizi tanımalarından bahsetmiyorum. Ekonomik olarak dünyayı yönetenlerin edebiyat eserlerini okuyarak geçiyor yıllarımız. Bu cümleleri okuyan kişinin şu soruyu kendisine sormasını çok isterim: Kitaplığımda kaç farklı dilde yazılmış kitap varsa, o sayı bizim uluslararasılığımızın ölçüsüdür.
Sadece edebiyatı değil felsefeyi, sosyolojiyi, çocukları ve diğer birçok alanı ele alan, besleyen bir kuruluşsunuz. Edebiyatın bu alanlarla nasıl bir bağı olduğunu düşünüyorsunuz?
İTEF’te çocuklarla, gençlerle etkinlik yapmayı çok seviyoruz. Geleceğin okurlarına şimdiden ulaşmak bizi mutlu ediyor. Edebiyat, yayıncılık dünyası farklı disiplinlerle beslenir ve besler. Bunlara aracı olmak şahane.
Birinin yaptığı işi seversin sevmezsin ama tanımak, sonra üzerinde atıp tutmak daha etik diye düşünüyorum.
İTEF çatısı altında birçok buluşma gerçekleştiriliyor, oturumlar düzenleniyor. Peki siz bu tarz etkinliklerin sosyal ilişkilerimizin üzerinde ne gibi etkileri olduğunu düşünüyorsunuz?
Yıllar önce Fransız sarayında bir etkinlikteydim. İki tarafımda Türkiye’nin en büyük yayıncılarının yöneticileri vardı. Sağıma dönüp biri ile konuşuyorum, soluma dönüp biri ile konuşuyorum. Sonra fark ettim ki birbirlerini tanımıyorlar. En az yirmi yıldır yayıncılık sektörümüzde olan yayıncılık profesyonelleriydi. Çok garip bulmuştum. Birinin yaptığı işi seversin sevmezsin ama tanımak, sonra üzerinde atıp tutmak daha etik diye düşünüyorum.
Yayıncılık sektöründe işverenler genelde etkinliklere sadece kendileri katılırlar ve çalışan ekibin yeni insanlarla tanışmalarını istemezler. Bu bakış açısı artık değişti.
Son olarak Mikroscope okurlarına ve edebiyatseverlere söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?
Gelecek yıl İTEF afişlerinden okurlara şunu soracağız: SENİN HİKÂYEN NE?
Bizi sosyal medyadan takip edip önerilerini iletirlerse çok seviniriz. Bu yıl İTEF’in son gün etkinlileri Yalova’da Kalem Ev’de gerçekleşti. 470 kişiye 470 kez teşekkür ederiz. Edebiyat nerdeyse gidip bulan okur gelecek umudumuz. İTEF’i farklı şehirlere götürmek istiyoruz.