Zeytin Dalı Özel: Wêjegeh Amed – Diyarbakır Edebiyat Evi ve onunla gelen edebiyat festivalleri…
Müge İplikçi: Zeytin Dalı özel programından herkese merhaba. Bugün Zeytin Dalı Diyarbakır’da ve ilginç bir festivale konuk oldu, olduk. Şöyle ki, burada bir konuşma yaptım fakat burada iş bitmedi, bitmiyor. Zira bu, çok yoğun bir program. Dolayısıyla bambaşka bir boyutu var işin. Şu anda Wêjegeh Amed – Diyarbakır Edebiyat Evi’ndeyiz… Onu ve onunla gelen edebiyat festivallerini konuşacağız. Tam da bu yüzden hem bu mekânın hem de Diyarbakır Karşılaştırmalı Edebiyat Günleri’nin koordinatörü Lal Laleş ile birlikteyiz. Bize olup bitenleri kısaca anlatacak. Merhaba… Hoş geldin…
Lal Laleş: Hoş buldum
Müge İplikçi: Wêjegeh Amed – Diyarbakır Edebiyat Evi harikulade bir ev; inanılmaz bir dokusu ve bahçesi var. Nasıl doğdu bu fikir, bu evi nasıl gerçekleştirdiniz?
Lal Laleş: Sen de bu arada yazarlarımızdan birisin. Hatırlarsan 2007 senesinde seni “Yeni Kent Dedikoduları” kitabını iki dilli basmıştık. O dönemden beri zaman zaman yazarları okurlarla buluşturduk. Aynı zamanda sadece kitap yayınlamanın yetmeyeceğini, okur- yazar buluşmaları ile yayımladığımız kitapları okurlarla, dinleyicilerle buluşturmanın ve onları yazarlarla bir araya getirmenin çok önemli olduğunu düşündük, düşünüyoruz. Bunu zaman zaman da gerçekleştiriyorduk. Sonra bunu biraz daha kurumsallaştırıp bir edebiyat evi kurma fikri ortaya çıktı. Hatta İstanbul’da Kıraathane’nin kuruluşundan sonra oradaki etkinlikleri izledim. Onun da çok önemli bir dinamizm kattığını fark ettim. Yayınevi olarak Diyarbakır’da birçok etkinlik yapıyorduk. Seçkin Arslan ile birlikte Diyarbakır Edebiyat Evi fikrinde buluşup yola çıktık.
Peki böyle bir edebiyat evi ne işe yarar, Diyarbakır’ın neresinde olmalıydı? Biz Diyarbakır’da edebiyat evi fikrini ortaya atığımız dönem Diyarbakır’ın zor bir dönemiydi. Kültür ve edebiyat alanında çok zor bir süreçten geçiliyordu. Neredeyse etkinliklerin hiç yapılmadığı bir dönemdi. Suriçi’nin durumu malumdu ve zaten gidilemeyecek, yaşanamayacak durumdaydı. Bir taraftan öyle bir yerde kuralım ki insanlar rahat rahat gelsin, bu etkinliklere katılabilsin ve kitaplar, sözcükler aracılığıyla birbirimizle diyalog kurabilelim dedik. Bu yüzden bu evi, Diclekent’te kurmaya karar verdik.
Müge İplikçi: Herkesin kendini evinde hissettiği…
Lal Laleş: Evet, herkesin kendini evinde hissettiği ve bahçesi olan, narları olan, ayvası, incirleri olan… Zeytin dalımız da var bu arada. Böyle bir yerde kurmaya karar verdik ve 2020’nin Şubat ayında Diyarbakır Edebiyat Evi – Wêjegeh Amed’i açtık. Çok güzel bir açılış gerçekleşti. Türkiye’nin her yerinden yazarların, aktivistlerin, Diyarbakır’ın çok kıymetli entelektüel ve yazar kitlesinin katıldığı bir açılışla yola koyulduk. İlk ayda dolu dolu, sanırım on beşe yakın etkinlik yaptık. Malum bir ay sonra pandemi ile karşı karşıya kaldık ve o hevesimiz kursağımızda kaldı.
Müge İplikçi: Olsun ama bu günlere de şükür diyoruz. Harikulade bir yer burası. Diğer yandan da Diyarbakır Karşılaştırmalı Edebiyat Günleri’nin dördüncüsü gerçekleşti burada. Onu da konuşalım…
Lal Laleş: Evet, 2022’de dördüncüsünü gerçekleştiriyoruz. Daha önce, 2012’de Sülüklü Han’da bir ay süren şiir ve müzik etkinlikleri yapmıştık. Çoğul buluşmalardı. Müzik, şiir, edebiyat… Ancak şiir öne çıkmıştı. Şiir buluşmalarından sonra sormaya başladık: “Acaba dünya edebiyatını farklı örnekler eşliğinde, kendi çoğulculuğumuzu ve çokkültürlülüğümüzü içeren buluşmalarla nasıl buluşturabiliriz?” diye. Övgü Gökçe arkadaşımızla beraber diğer çok kıymetli, fikir üreten, çok güzel etkinliklere imza atan arkadaşlarla beraber buna kafa yorduk ve karşılaştırmalı edebiyat festivali fikri doğdu. Ve ilkini 2013’te yaptık.
Müge İplikçi: 2013’ten bu yana sürekliliği oldu mu?
Lal Laleş: 2018’de bir daha yapabildik. 2013- 2018 yılları arasında her yıl yapmak istiyorduk. İçimiz kıpır kıpır bir şekilde bunun devamını getirmeliyiz diye düşünüyorduk fakat koşullar, imkânlar buna izin vermedi. Bu tür meseleler zor meseleler. Elbette insanları buluşturmanın maddi manevi ve emek kısmı var. Biz o zaman koşulları maalesef oluşturamadık. 2018’de tekrar bir yüz yüze buluşma yaptık. 2020 senesinde pandemi döneminde dijital alanda gerçekleşti.
Müge İplikçi: O da bir deneyim…
Lal Laleş: O da başka bir deneyim, sınırları ortadan kaldıran, izleyicisinin dünyanın dört bir yanında olduğu… Çok farklı, olumlu tepkiler aldık. Canlı yayına geçtiğimiz zaman çok farklı yerlerden yazdıkları yorumlarla aslında edebiyatın sınır tanımayan, sınırları yıkan, kışkırtıcı, ön açıcı, her şeyi bambaşka bir evrene taşıyan coşkusunu yaşadık. Ama içimizde yine de insanlarla buluşmanın, bir araya gelmenin özlemi…
Müge İplikçi: Eskiyiz biz galiba?
Lal Laleş: Eskiyiz biz, doğru söylüyorsun. 2022’de iki yıl sonra tekrar fiziki olarak Diyarbakır Sanat Merkezi ile beraber “Diyarbakır Karşılaştırmalı Edebiyat Günleri’ni Wêjegeh Amed – Diyarbakır Edebiyat Evi’nde gerçekleştirdik.
Müge İplikçi: Gelelim dördüncüsüne… Hayal Dilinde Hakikat. Temanız buydu. Bu fikir nereden çıktı?
Lal Laleş: Bu fikir benden çıkmadı onu söyleyeyim.
Müge İplikçi: Bu bir şairin bakış açısından beslenmiş gibi duruyor ama.
Lal Laleş: Ama benden daha yeteneklileri var! Başta Diyarbakır Edebiyat Evi’nden Seçkin Arslan, Diyarbakır Sanat Merkezi’nden Övgü Gökçe ve Bilge Işık… Onlar öncüydü. Bu, arkadaşlarımızın açığa çıkarttığı bir fikirdi. Ben ise hakikate varmanın hayalden geçtiğine inanmak istedim ve onun peşine düştüm. Neydi hayalimiz, kurduğumuz bahçede farklı dillerin, farklı seslerin, farklı düşüncelerin birbirleri ile çarpıştığı, enerji aldığı ve bambaşka enerjilerin ortaya çıkmasına vesile olduğu bir dünya. Böyle bir dünya hayal ettik. Aynı zamanda programa bakmışsan disiplinlerarası bir yerden meseleye baktığımızı da fark etmişsindir. Sinema, müzik, edebiyat ve sosyal bilimlerin diğer alanları, örneğin ekoloji…
Müge İplikçi: Bu buluşmada kimler var? Hangi diller?
Lal Laleş: Öncelikle Arapça, Türkçe, Kürtçe, Ermenice ve dünyanın başka dillerinden Çerkezce var. Mesela dün burada ilk defa Çerkezce’yi ve tarihçesini dinlemiş olduk. Erdoğan Yılmaz bize Çerkez dillerinden Adige’yi anlattı, bizim için de çok heyecanlı bir deneyimdi. Kendi adıma söyleyebilirim ki bu salonda Çerkezce’yi duymak, hele bu konuşmaya katılan bir katılımcı dostumuzun sorusunu Çerkezce sorması bizi çok mutlu etti. Diyarbakır’da Çerkezce konuşabilen bir insanın olması bile çok değerli bir şey. Aslında Türkiye’de Çerkezce konuşan yüz binlerce insan olmasını arzu ederiz. Keşke okurlara çok daha fazla öğretilebilseydi ama bazen küçük bir şey bile insana büyük bir umut vaat ediyor. Diyarbakır’da iki insanın kendi anadilinde diyalog kurması ve Diyarbakır’da Kürtçe ve Türkçe konuşan insanların yüzündeki o mutluluk başlı başına büyük bir hayal. Aynı zamanda bir hakikati de bize anlatıyor. Kimler var? Aslında detaylı programa baktığımızda çok sayıda yazar, çok kıymetli akademisyenler, Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinde ders veren kıymetli hocalarımız var.
Müge İplikçi: Burada Bahçeşehir Koleji’ni de hemen analım. Diyarbakır’dan Harvard’a uzanan yolun önemli bir kavşağında bulunuyor. Sayısız öğrencisini Harvard, Brown gibi dünyanın önde gelen okullarına gönderiyor. Benim açımdan son derece ilginç bir buluşmaydı. Kendi adıma Bahçeşehir Koleji’ne de çok teşekkür ediyorum. Öğretmenlere, öğrencilere ve yönetici kadrosuna. Ama dahası da var. Onları da dinleyelim…
Lal Laleş: Yetmişe yakın yazar var, bu hafta sonu da çok dolu dolu geçiyor. Biz her Diyarbakır Karşılaştırmalı Edebiyat Günleri’inde Kürtçe’ye önem veren usta bir yazarı onur konuğu olarak okurlarla buluşturuyoruz. Bu sefer de Îhsan Colemêrgî onur konuğu oldu. Îhsan Colemêrgî çok önemli bir tarihçi, aynı zamanda geleneksel metinlerden farklı, kendine has bir kurguyla yeni metinler, romanlar yazan bir yazar dostumuz. Bizim onur konuğumuz, ona da minnettarız. Sevgi ve coşku ile bütün etkinliklerimize katıldı, her şeye rağmen etkinliklerde hazır bulundu. Güzel soruları ile bizi zenginleştirdi, mutlu etti. Huzurunuzda Îhsan Colemêrgî’ye de çok teşekkür ediyorum.
Müge İplikçi: Biz de teşekkür ediyoruz.
Lal Laleş: Ayrıca, Karşılaştırmalı Edebiyat günlerini yapmaya çalıştığımız günden beri Ermenice edebiyatının önemli yazarlarından birini konuk ettik çünkü Ermenice edebiyatı, bu toprakların zenginliği ve sahibidir, ona inanıyoruz. İsmini sayamadığım çok sayıda katılımcı var.
Müge İplikçi: Çok yoğun bir program oluşturmuşsunuz. Ve gelelim yakın geleceğe… Neler yapılacak o yakın gelecekte? Beşincisine hazırlanmaya başladınız mı?
Lal Laleş: Beşincisi için sabırsızlanıyoruz elbette. Aslında yoğun bir program bu. 21-30 Ekim tarihleri arasında. Gelecek sene için “daha güzel ne yapabiliriz” motivasyonu ile devam ediyor.
Müge İplikçi: Ellerinize sağlık diyorum, burada kısa ama çok özel zaman geçirdim sayenizde ve beşinciyi de dört gözle bekliyorum. Bugün Zeytin Dalı, Diyarbakır’daydı ve Wêjegeh Amed – Diyarbakır Edebiyat Evi Koordinatörü Lal Laleş ile 4. Diyarbakır Karşılaştırmalı Edebiyat Günleri’ni konuştuk. Bu kısa yayının gerçekleşmesini sağlayan Seçkin Arslan’a da içten teşekkürler.
Deşifre: Zeynep Asutay
Bu metin, Diyarbakır’da yapılan yayının gözden geçirilmiş halidir.