ve dedi
yargılamak kâfirliktir
ötekileştirmek şirktir
mutlu olmak yükümlülüktür.
tevhid’in sırları,
ebu said ebu’l hayr
Gerçeğimin uzağında, hayatın da kenarında yaşayan bir çocuktum aslında, geriye baktığımda hatırladığım şu ki; kendimi hep bir pelerinle ormanda süzülürken hayal ediyor olduğum. Ailemse hep kuşkuyla yan gözle süzerdi beni, her şeyi biliyormuşçasına. Ben içten içe bu olmazı duyumsuyor, onlar da bu her şeyi görmezden geliyor, bir şekilde kendimizi kandırıp gidiyorduk.
Sonra büyüdüm, “Öldüreceğim ama öldürsem ne olacak, toprak bile kabul etmeyecek onu” demiş babam benim için. Babaannem; “Allah’tan mı?” diye sorduğunda babam “Evet” deyince “Tamam” demiş babaannem. Yani babaannem sayesinde bir hayat bağışlanmış bana.
Sonrası mı? Bir ömür boyu ya akrebi ya da yelkovanı olmayan suskun saatler, açılmayan ve çalmayan telefonlar, babamdan gizli aile görüş günleri…
Geçmiş geçmiş midir, belki de unutmaktır en iyisi bilmiyorum. En iyisi boşluklara doğru ilerlemek sanırım.
Babaannem, her koşulda zarif kalabilmeyi bir ömür prova ettin, bu haysiyetli duruştu seni sen yapan.
Bense bir Haydar Ergülen şiiriyim artık; uçuruma vaktim yoktu, yürüyüp gittim. Aramaya vaktim yoktu, bulmaya gittim çocukluk uykularımdan düşen pelerinimi.
İnsan kendi olmadan yaşayamıyormuş, içimin içime sığdığı yetti çoktan.
Gerçek bedenimle randevum var bugün. Rengârenk bir yay geriliyor içimde ve kendimi kucaklayabilirim artık.