Aralıklı oruca başlıyorum. Çocuk sahibi olmak için nasıl her hafta bir kutu iğneyi vücuduma batırıp anne olduysam, aldığım kiloları vermek için de her yolu denerim. Buna başlamak için 21 Mart’ı bekledim. Bu sabah “Ey Allahım, 90 derecelik açıyla gündüz ile geceyi eşitleyen Güneş, benim de 90 kilomu eritsin” diye dua ettim. Eşime “Artık her akşam 6’da yemek yiyelim, erken gel” deyince “Oldu hanım, kuaför salonuna gelenlere ‘Eşim akşam orucuna başlıyor, benim iftara yetişmem lazım’ derim” diye dalga geçti. Hep müşterilerine şaka yapar, benim hedeflerimle de dalga geçer zaten. Aslında bu hedefim de onun için, aynı çocuk hedefim gibi. Çünkü ne zaman duşa girse:
“Papatya gibisin beyaz ve ince
Eziliyor ruhum seni görünce” diye şarkı söylüyor.
Esmer tenim ile beyazlığı tutturamıyorum, bari inceliği tutturayım diyorum çünkü beyazlık ve incelik için eşimin ruhu eziliyor.
Sırf bu şarkı yüzünden papatyaya sinir oluyorum. Adına şarkı bile yazılmış. Belki de bu yüzden herkes “seviyor sevmiyor” diye onu yoluyor. Nasıl da dimdik duruyor. Kendisine nasıl güveniyor. Ona kızmak yerine onu örnek mi almak lazım acaba? Peki, sorun ölçülerde mi? Hayır değil çünkü papatya, başında o kadar ağırlık olmasına rağmen dimdik duruyor, aynı beyazlık ve incelik özelliklerine sahip olduğu halde, başını eğen nergis gibi değil.