Dış kapının eşiğiyle sandıkların kurulu olduğu okul arasındaki yol, ilk eğitime başladığı çocukluk yıllarını hatırlattı. Annesinin eteklerinde coşku ve heyecanla, güle oynaya okulun bahçe kapısına eriştiklerini ve hissettiği korkuyu anımsadı. Şimdi, evinin bahçe kapısını aşarken bir kafa karışıklığıyla yol alacaktı. Babası: “Demokrasi antik çağdan bu yana birçok darbeye maruz kalsa da büyümeye ve gelişmeye devam eden bir organizmadır. Önümüze birilerini koyuyorlar ve biz de kötünün iyisi olduğunu düşündüğümüz kişiye yetki verip bizi yönetmesine izin veriyoruz. Bana sorarsan kura çekmekle sandığa gitmek arasında bir fark göremiyorum. Kleroterionu (*) kuracaksın, vaatler ve umutlar girdabından kurtulacaksın.” Babası yeni yetme sosyal demokrat, eski bir anarşistti.
Babasını düşünürken yolu yarıladığının farkına vardı. Dikotomi paradoksu aklına geldi. İlk deneyimi için sandığa kadar alacağı mesafeyi sonsuza kadar yürümeye razıydı.
Kalan yarı yolun yarısını daha tamamladığında, anarşistler olarak ütopya üretmeye meyilli hayalperestler olduklarını düşündü. Şimdinin dipsiz bataklığına saplanıp yitmektense, geleceğin maviliklerinde bitmek için mücadele vermenin değerini düşündü. Mesafenin yarısının yarısının yarısını daha tamamladığında durdu. Genç bir kadın olarak yok sayılacağı bir sisteme yol vermemesi gerekirdi, bir adım ilerledi. Yozlaşmış düzenin farkındaydı, bir adım geriledi. Demokrasi için, bir adım ilerledi. Ya kapitalizm, bir adım geriledi.
…, bir adım ilerledi.
…, bir adım geriledi.
(*) Kleroterion: Antik Yunan’da geliştirilmiş, önemli kamu görevlerine getirilecek kişilerin seçilmesinde kullanılan bir randomizasyon cihazı.