İstanbul'da doğdu.
Gazetecilik eğitimi aldı.
Gazete ve dergilerde çalıştı.
Deniz gönüllüsü ve suların, sellerin, okumanın-yazmanın öğrencisi...

Hatırladı. Yer çatırdayıp yarıldığından beri, onca gün geçmişti de pencere içlerindeki saksılarına bir damla su vermemişti.

Eline maşrapayı alıp yapraklarını yere indirmiş alaçiçeğe yaklaşıp tam sulamak için eğilmişti ki, köklerle, humuslu tortullarla harmanlanmış bir avuç saksı toprağında topaklanmış kabartıları gözleri seçivermişti. 

Hayretle, şaşkınlıkla sordu:

“Hayrola alaçiçek, n’oldu buralarda böyle?… yoksa evin kedisi Fettan, uyku tutmayınca gece gece başına dikilip de seninle yarenlik edeyim dedi de sen yüz vermeyince hırçınlaşıp, deşip eşeledi mi toprağını haaa…?” dedi

Alaçiçek başlarını yere eğmiş yapraklarını hüzünle bir o yana bir bu yana salındırıp hep bir ağızdan, fısıldar gibi “Yoooo….yerler yarıldı, çatırdayan çatlaklar yedi kat yerin dibine çektiler yeryüzünü de biz omuz mu silkecektik ki. Biz de yarıldık, biz de çatladık, çatırdadık, yerle yeksan olduk yedi kat, arşı alayla birlikte…. 

Suyumuz da, selimiz de, korumuz-közümüz de, ateşimiz de dağları aşıp gelen çığlıklaradır, yarılanadır, sönen canadır, duran yüreğedir ama… yine de umudumuz üfleyecek bir cananın nefesinedir, bir kanadın yelinedir.

Her dem iyiliğedir.