Tanrı dünyayı altı günde yaratmış derler, benim evim dokuz gündür yanıyor. İlk başta herkes gibi ben de çok dikkate almamıştım bu yangını. Söndürürler, geçer gider diye düşündüm. Nasıl olsa o yangını söndüren birileri vardı. Dokuz gün oldu, sönmedi üstüne şiddetlendi. Yangını söndürecek insanlar ortada yok, alevler her yerimizi sardı. Nasıl olsa birileri söndürür noktasından benim elimden ne gelir acaba diye düşünmeye kadar geldik.
Ne desem bilmiyorum. Alevler henüz sönmemişken bir şey söylemek o kadar zor ki. Doğup büyüdüğüm topraklar gözlerimin önünde cayır cayır yanıyor ve elimden hiçbir şey gelmiyor. Hepimiz günlerdir yardım bekliyoruz, yangının çıktığı pek çok noktaya doğru düzgün kara ulaşımı bile yok. İnsanlar pet şişelerle yangına su taşıyor, aklıma geliyor hep o ünlü karınca. Pet şişeyle yangın söner mi, bu nasıl çaresizliktir? Koskoca bir vahşi yaşam yok oluyor gözlerimizin önünde. Bu yangın dokuz gün önce çıkmadı elbette, fitili çok daha önce ateşlendi ama biz alevler etrafımızı sarana dek ne kadar büyük bir ateşin içinde olduğumuzu görememişiz. Ve elbette bu alevler söndüğünde de bitmeyecek bu yangın…
Kudretinden sual dahi edemediğimiz bazı kişiler yangınları söndürmede nasıl başarılı olduğumuzu anlatırken televizyonda, buradaki bütün insanlar evleri için, ağaçlar için, hayvanlar için kısacası yaşam için canla başla çalışıyor.
Düşünüyorum da cehennem bu olsa gerek, bir insanın cayır cayır yanması için orada olmasına gerek kalmıyor çünkü. Daha ne korkutabilir ki gözümüzü? Artık diyorum, insanlar buna da boyun eğmezler değişir bir şeyler. Sonra diyorum ki ne önemi var, son yirmi yılın bedeli bu kadar ağır olmamalıydı, ne önemi kaldı kimin bizi yönettiğinin. Canım yanıyor, bu hayatım boyunca duyduğum herhangi bir fiziksel ve ruhsal acıdan kat kat fazla. Fırsatını bulduğum anda terk etmek istediğim bu ülkeye dair acı bir gerçek de öğretiyor bana bu yangın. Ben buradan çıkacağım belki ama burası benim içimden hiç çıkmayacak. Dünyanın neresinde olursam olayım, aynı şiddette hissedeceğim bu acıyı. Bu da doğduğun yerin kaderin değil de kederin olduğunun bir kanıtı, yaşacağımız yerleri seçebiliyoruz belki ama o kederden kurtulmak neredeyse imkânsız.
Bu yolculuk bitmedi, alevler belki dayanır kapıma bilmiyorum. Ama yolun sonunun karanlık olmamasının sebebi oranın da yanmasıdır ve alevlerin aydınlattığı yolun da pek bir önemi yoktur zaten.
Kapak Fotoğrafı: Sedat Elbasan