Yola çıkarken motivasyonum eğitim gerekçesi ile kolayca vize alabilmekti, akademik bir kariyere başlamak gibi bir niyetim yoktu. Memleketin çok “kullanışlı” pasaportu yüzünden kaç kere böyle manevralarla tesadüfi yerlere yöneldim, kimbilir. İyi mi oldu, kötü mü oldu sorgusunu geride bırakmak için de iyi bir nokta, iyinin kötünün çok ötesinde, başka bir dal bulmadan tutunduğu dalı bırakmayan maymun gibi yaşadığımız gerçekliği hep bir köşeden bize gülümsüyor zaten.
Yurtdışında yaşanan gençlik o kadar çok katmanlı bir çözülmeye sebep oldu ki çözülenleri izlemek de belki bir on yıl daha alacak. Uzaktan gıpta edilen avantajların hayata entegre edilmesi uzun zaman aldı. Endişe ve beklentilerin yarattığı sürerli gerginlik halinin karakterimin temel bir parçası haline gelmesi beklenilen bir şeydi. Kaybedebileceğim daha çok şey olduğu için hâlâ reaktifim, hâlâ tetikteyim. Arınmışlık bir yana, tıkanıklıktan çizgi çizgi olan bir alın. Kes gitsin diyeceğim, alnımı kesersem nicedir yaşadığım kimlik karmaşasına da şöyle okkalı bir Fil Adam efekti getirebilirim.
Kendimden beklentilerimin ne kadar gerçekdışı olduğunu fark ediyorum. Sonra aslında bu beklentilerin de başkalarının beklentileri olduğunu fark ettiğimde de, kendimden ne beklediğimi asla tanımlamamış olduğumu görünce ufaktan bir dehşete düşüyorum. Ötesini düşünmeye enerji harcayamıyorum, ayrıca nostalji ile enerji harcamak da büyük lüks, hayat hızlı akıyor.
Hızlı akışta gençliğimi izlerken sevince boğuluyorum, bundan daha iyisini hedeflememiştim zaten. O zaman neden cıva gibi habire oraya buraya dağılan bu ruh haliyle dolaşıyorum, kim bilir. İğneyle kazdığım toprağın içinde, bir taşa denk gelmiş gibi iğnenin ucu, hep içim gıcıklanıyor.
Tanıdık olmayan bir yüzeyle temasım hâlâ paniğe sebep oluyor. Çokdilli bir hayatın davranış değişikliklerine (bozukluklarına?), bu değişikliklerin ilişkimi daimi olarak değiştirmesine alışırken asla dinlenemeyen halime alıştığımı fark ediyorum. Kendimi açıklama anksiyetesinden çıkışla bir kariyer yaptığımı fark ederken de gülümsemeden edemiyorum. Tesadüfi tuttuğumuz dalların bizi nereye götüreceği hiçbir zaman belli olmaz, bazen tünelin ucu kötü bir yere çıksa bile, o çıkıştan başka dallar elbette başka yönlere uzanacaktır.