Mekân değişikliği insanı türlü hallere sokar.
Evinin kadını olan birisi, bir düğüne gittiğinde -içine cin kaçmışçasına- değme dansözlere taş çıkarabilir. Peki evinin erkeği farklı mı sanıyorsunuz! Evinde mülayim bir adamı, tuttuğu takımın bir futbol maçına götürün, yerinde duramaz. Bıraksanız, rakip futbolcuları, rakip taraftarları hatta hakemi oracıkta haklayıverecek kıvama gelir. Tersi de olur. Kahvede arkadaşlarıyla pişpirik oynayan bir adam şen şakrak fıkralar anlatıp arkadaşlarıyla eğlenirken, oyun bitip de evine döndüğünde evin ruhu gereği çocuklarına babalık taslar. Gülmesi ciddileşir, sanki biraz önce kahvede oyun oynarken bir Temel fıkrası anlatıp arkadaşlarını güldürmemiştir.
Başına ne gelirse gelsin sakinliğini koruyan bir insanın, sıkışık bir trafikte azılı bir katile dönüşmesi an meselesidir.
Çok geveze ve yüksek sesle konuşan biri, kütüphanelerde süt dökmüş kediye döner. Hatta bu tür mekanlar bizzat o kişileri dönüştürür. Örneğin Süleymaniye Kütüphanesi’ni gezip görenler bilir. Mekânın içindeki girişlerin boyu kısadır. Bilime saygı duyulsun diye insanlar kendiliğinden eğilip geçer bu bilgi mabetlerinde.
Gideceğiniz bir opera salonu, sizin giyiminize bile karışır. Yazlık mekânlar da öyledir. Sizi neredeyse anadan üryan bırakacak kadar soyar. İşte bunlar hep mekânın ruhunu yansıtır. Güzel olan tarafı şudur ki tüm bunlar kimseye tuhaf gelmez. Bilakis operaya şortla gidersen, kütüphanede bağırırsan, kumsalda pantolonla yüzersen tuhaf karşılanırsın.
Bir ibadet mekânı sizi kendi ritüellerine hapseder. İsterse belinizi iki büklüm eder, isterse saatlerce ahşap sıralarda oturtur, isterse de semalara varıncaya kadar döndürür.
Şehirde köylü kıyafetiyle dolaşan birine burun kıvıranların dağın ortasında yolunu kaybetse yanında isteyeceği ne bir mühendis ne bir doktor ne de bir sanatçıdır; aradığı tek şey oranın efendisi olan köylüden başkası değildir.
Huylu huyundan vazgeçmez tabirine uyanları bir kenara bırakıyorum; çünkü onların huyu kurusun, onlara mekân işlemez. Çok komik ruh haline sahip olan kimileri gerektiğinde cenazede bile gülecek bir şey bulurlar.
İnsan neyse odur aslında; ama mekân, insanı geçici de olsa değiştirir. Ruhunda değiştirmek vardır mekânın. İyisi mi siz mekânın ruhuna saygı duyun, o da sizi sevsin.