Mikroscope’un üçüncü sayısının teması yolculuk. Mikroscopecast de yolculuğuna derginin bu sayısıyla başlıyor.
Yolculuk denildiğinde aklınıza ilk olarak neler geliyor? Metafor olarak yolculuk mu, yarın çıkacağınız tatil seyahati mi? Peki ya bir çocuğun doğumundan yetişkinliğine yolculuğu? Yahut insanlığın tarih boyunca kurduğu-yıktığı uygarlık mı?
Yolculuk denince akla gelebilecek şeylerin sınırı yok. Bu konu hakkında tarih boyunca o kadar çok şey yazılmış, o kadar çok parça bestelenmiş, o kadar çok film çekilmiş ki… Ben de yolculuğa, bir kişisel gelişim rotası olarak bakmayı tercih ettim. Bunu yaparken psikanalizden, felsefeden, edebiyattan birtakım örnekler üzerinden gittim, yolculuğun benim için ne ifade ettiğinden yola çıkarak bir şeyler kurguladım. Bu noktada yolda olmanın benim için ne demek olduğundan bahsettim.
Yoldayız. Bu yolda elbette duraklar da var. Yolun bittiği hissi de bazen insanı ensesinden yakalayabiliyor. Ama hâlihazırda yolda olduğunu hissetmek belki de en güzeli. Yolda olmak, yolda olduğunun bilincine vardığında ortaya çıkan bir ferahlama benim için. Umut demek bu. Daha yolumuz var.
Yolda olmak belirsizliklere de açık bir zeminde olmak demek belki. Ama bu belirsizlik havası öyle güzel karşılaşmalara, tesadüflere gebedir ki. Her şey yolu deneyimlemeye açık olmakla ilgili. Yola güven. Yolda devam et. Bak sağda solda ağaçlar.