Hayalimdir. Önceden de hayalimdi. Bir kere daha kaleme getirmiştim. Şu sıralar da dile getiriyorum. “Tosun Paşa” filmini hatırlayın. Yeşil Vadi bizim olacak, derlerdi film boyunca. Nobel Barış Ödülü de kütüphanelerin olacak, diyorum. Hem de bir an önce. Nobel Barış Ödülü kişilere verilmiyor muydu, diye sorabilirsiniz. Haklısınız; ancak vakti zamanında Nobel Barış Ödülü “Avrupa Birliği”ne de verilmişti. Avrupa Birliği’ni emsal gösterip bu ödüle layık olduğumuzu dillendirmeliyiz.
Her yıl mart ayının sonu ile nisan ayının ilk haftasına denk gelen bir haftalık sürede Kütüphane Haftası kutlanır. Bu yıl 58’incisi kutlanıyor. Dile kolay tam 58 yıldır kutlanıyor.
Yıllar itibariyle çok şey değişti kütüphanecilik camiasında. Kimisi internetle birlikte asıl kimliğine büründü, derken, kimisi de bu çağda artık kütüphanelere gerek kalmadı, dedi. Dünyanın en eski mesleği olan kütüphaneciliğin kolay kolay ortadan kalkması mümkün görünmüyor. Bilgi varsa kütüphaneler de var. Bilgiyi işleyen, depolayan, onu kullanıcısıyla buluşturan bir meslek, hele de bilginin güç olarak atfedildiği bir çağda önemini artırarak yoluna hızlı ve emin adımlarla devam ediyor.
Orhan Veli’nin dizeleri yakında tarih olacak neredeyse:
Hava bedava
Su bedava.
Tarihe karışacak bu dizeler. Paralı olacak; ama gelin görün ki kamusal alanın önemli bir sacayağı olan kütüphaneler, halihazırda ücretsiz hizmet vermeye devam ediyor.
Artık herhangi bir alanda ücretsiz hizmet almak neredeyse imkânsız. Peki kütüphaneler, hele ki sunmuş olduğu hizmetin hammaddesi bilgiyken, nasıl ücretsiz hizmet vermeye devam ediyor? Düşünün, cebinizde bir kart var. Kredi kartına benzer. O kartla kütüphaneye gidiyorsunuz. Raflarda saatlerce geziyorsunuz. Dilediğiniz kitapları kucaklayıp ödünç verme bankosuna geliyorsunuz. Kartınızı okutarak o kitapları hiçbir ücret ödemeden ödünç alıyorsunuz. Bu hizmetin farkında olan, nazar değmesin diye dualar edenler için büyük bir fırsat. Dünyanın bilgisi elinizin altında. Tek bir kuruş dahi ödemeden.
Üstelik bu hizmeti hiçbir ayrıma gitmeden yapıyor kütüphaneler. Ücretsiz hizmet verdiği kullanıcısına;
Nerelisin?
Hangi dine mensupsun?
Solcu musun, sağcı mısın?
Zengin misin, fakir misin?
Aç mısın, açıkta mısın?
diye sormaksızın herkese kapılarını açıyor.
Böylesi bir barış ortamını yüzyıllardır “sakin güç” olarak sürdüren kütüphanelerin Nobel Barış Ödülü’ne layık görülmesi çok geç kalınmış bir temennidir. Dileriz ki bir gün gerçekleşir.
Peki bu ödülü kim alacak? Hangi kütüphane? Hemen cevabımızı yapıştıralım. Dünyadaki bütün kütüphaneleri birleştiren bir birlik var. Uzunca, Uluslararası Kütüphane Dernekleri ve Kuruluşları Birliği, kısaca ise IFLA olan bu birlik, dünyadaki bütün kütüphaneleri temsilen bu ödüle layık görülmeli. Kütüphane Haftası’nda ülkemize gelen IFLA başkanının kulağına kar suyu gibi akıtmalarını sağlamak için mesleğin ileri gelenlerine bu konuyu açtım. Umarım mesajım başkana ulaşır. Temennimizi bir kez daha dile getirelim: Nobel Barış Ödülü kütüphanelerin olacak!