Baharın gelmesiyle ağaçlardaki tomurcuklar gibi içimde çocuksu bir heyecan çiçekleniyor sanki. Doğanın uykudan uyanıp bu kadar güzel canlandığını, renklere büründüğünü görmek, ılık havayı, güneşin sıcağını hissetmek, taze çimen kokusunu içime çekmek, kuş cıvıltılarını duymak yüzüme istemsizce bir gülümseme konduruyor. Bahar; yeni başlangıçların, yeni umutların, yeni heyecanların uyanışı. Cesaretin, direncin, vazgeçmemenin, yenilenmenin, yeniden uyanmanın adı.
Doğa bestecilerin yaratımında önemli bir yere sahiptir. Besteciler doğa seslerini bazen enstrümanlarla özdeşleştirerek betimlerler. Kuş sesi, rüzgâr, su sesi, yağmur, fırtına gibi doğa olayları enstrümanların tınılarında vücut bulur. İlk çağlarda deniz kabuklarına üfleyerek, avlanan hayvan derilerini gererek veya ağaç gövdelerini oyarak müzik aletleri yapılmıştır. Doğadaki müzik, müzikteki doğaya dönüşmüştür.
Müzikle doğa tasviri denince akla ilk gelen isimlerden biri Antonio Vivaldi’dir. Vivaldi “Mevsimler” olarak bilinen keman konçertosunda dört mevsimin tüm yapısını eserinde işlerken ilkbaharın uyanışı ile başlayan konçertosunda kuş cıvıltılarını, canlanan doğanın coşkusunu ve sesini en güzel şekilde duyurur. Sizlere önereceğim eserlerden de ilki “Mevsimler” keman konçertosunun “İlkbahar” bölümüdür.
Bu sayıda sizlere gözlerinizi kapattığınızda yeşeren, canlanan, çiçek açan doğayı, güneş ışığıyla gümüş gibi parlayan denizi, ılık rüzgârı hissedeceğiniz, doğanın sesini bestecilerin müziğinde duyacağınız bir liste hazırladım. Hepinize hayatınıza baharı getirecek, güzel duyguların uyanacağı bir ay dilerim.
A.Vivaldi Four Seaosons, Spring (Mevsimler / İlkbahar)
A.Copland Appalachian Spring (Apalaş Baharı)
A.Copland bu eseri bir bale müziği olarak bestelemiştir. Günümüzde daha çok konser parçası olarak seslendirilen bu eser; 20. Yüzyılda modern dansın doğuşunu sağlayan koreograflardan biri olan Martha Graham’ın siparişi üzerine bestelenmiştir. Balenin konusu, Amerika’ya göç eden genç bir kadının eşiyle birlikte Pennsylvania’da yaşayacakları çiftlik evini inşa edişleri ve kendileri gibi orada ilk defa yaşamaya başlayan ve Amerika’yı baştan yaratan öncüler ile kurdukları umut, neşe ve endişe duygularını barındıran yeni hayatlarıdır.
Respighi Pini di Roma (Roma Çamları)
İtalyan besteci Respighi’nin Roma Çeşmeleri, Roma Çamları ve Roma Festivalleri adlı orkestra yapıtları Roma Üçlemesi olarak bilinir. 1923- 1924 yılları arasında yazılmış olan Roma Çamları dört bölümden oluşur. Eser Roma’da ilk seslendirildiğinde hiç beğenilmemiş, 1926 yılında Amerika’da bestecinin yönetimindeki Philedelphia Orkestrası tarafından seslendirildiğinde hak ettiği beğeniyi kazanmıştır. Respighi, eserin seslendirilişi sırasında Roma ve civarındaki doğal ortamı hissettirebilmek adına konser salonuna bir fonograf yerleştirilerek bülbül sesleri dinletilmesini istemiştir. Besteci eserin ilk seslendirilişi için basılan program notlarına şu düşüncelerini eklemiştir. “Roma Çeşmeleri adlı eserde doğa izlenimleri seslerle yansıtılmıştır. Roma Çamları ise doğayı, hatırları ve görüntüleri hatırlatmak için yepyeni bir başlangıçtır. Roma’nın yüzlerce yıllık geçmişe sahip ağaçları, bu şehrin görüntüsünün en karakteristik özelliklerinden biridir. Bu ağaçlar, tüm Roma’nın yaşamına tanıklık etmiştir.”
https://youtu.be/nzl6nTrYuKE?si=T4rgmObyXyIrDacR
Ravel Jeux d’eau (Su Oyunları)
Ravel bu eseri 1901 yılında bestelemiştir. Solo piyano için yazılmış bu eser Fransız izlenimcilik akımının önemli örneklerinden biri olarak kabul edilir. Doğanın güzelliğini, suyun akışını, hareketini yansıtan bu eserde Ravel renkli armoniler ve karmaşık ritmik yapıları kullanarak suyun yansımasını ve dalgalanmalarını müzikle en güzel şekilde ifade eder.