Tersine Dünya’ya dair iki bakış: Tersine Dünya – 1
Evlendiğimizde bütün ev işlerini eşim yapıyordu. Bu durum hem onun için hem de benim için normaldi; çünkü ailelerimizden böyle görmüştük. Eşim evi süpürürken ben ise kitap okuyordum, hayatı daha iyi anlamak, daha iyi anlamlandırmak için. Hatta neredeyse bir iki sefer kızmaya bile yeltenecektim; çünkü elektrik süpürgesinden çıkan ses nedeniyle okuduğumu anlayamıyordum. Aksi gibi o sıralar Orhan Kemal’in Tersine Dünya adlı kitabını da okuyordum, kadın ve erkek rollerinin ters işlendiği efsane kitap. Bütün erkekler okumalı, üşenenler varsa da filmini izlemeli.
Eşimin temizlik yaptığı ve benim de yine kitap okuduğum günlerden birinde adeta bir aydınlanma yaşadım. Kendi kendime, “İşte öğrenmeyi istediğin hayat. Kalk da eşine yardım et. Hayatın kaç bucak olduğunu göreceksin.” Kendimle tartıştığım o anda, olan kitaplarıma oldu. Akıbetleri rafa kaldırılmakla son buldu. O gün bugündür evdeki işlerin çoğunda, becerebildiğim kadarıyla eşime yardımcı oluyorum. Temizlik kaçınılmazsa zevk almasını bileceksin! Spor salonlarında spor yapıp boş boş terleyeceğime, ev temizliği gibi kutsal bir amaç uğruna tüm kalorimi harcayabiliyordum. İyice eğilip koltuğun ve yatağın altını süpürmek bütün kaslarımı çalıştırabilmemi sağlıyordu. Hele bir bulaşık makinası boşaltma işlemi var ki, harika. İnce olup da çift takılan bardaklar en üst rafa, tabaklar orta rafa, çay bardakları üst çekmeceye, kahve fincanları bir altına, kaseler de en alt rafa. Eğil, yüksel, eğil, sonra daha da eğil, sonra daha da yüksel. Hem temiz kap kacağı diziver hem de spor yap. Bi’ taşla iki kuş. Hatta bazı zamanlar bulaşık makinasının çalışma prensibi üzerine kafa yorduğum bile oluyordu. Bıçakların sivri ucunu yukarıda görürsem, bizimkileri uyarıyordum, sakatlık çıkmasın diye. Yıkanma işlemi bitmiş makina, eğer benden izinsiz boşaltılacaksa önce alttan başlamalarını salık veriyordum. Yukarıdaki kısmı çekerken ters dönmüş bir bardaktan boşalacak olan bulaşık suyu, aşağıdaki bütün temiz kap kaçağı berbat edebilirdi. Çokbilmişliğim yüzünden eşim tarafından mutfağa sokulmamakla tehdit ediliyordum. Ölüm tehdidi almakla birebirdi benim için ama doğru bildiklerimden asla taviz vermedim; çünkü ben mutfağa girmeden önce darağacına selam verenlerdendim.
Misafirliğe gelen annem, benim bu hallerimi görünce “Bekârken hiç ev işlerine yardım etmezdin.” diye ara sıra serzenişte bulunuyordu. Kimi zaman da, gelini, oğlunu çalıştırıyor hissine kapılıp üzülüyordu. Ben de en tatlı yerinden yakalıyordum annemi: “Annecim! Eniştemler ablamlara ev işlerinde yardım etseler fena mı olurdu?” deyince yola geliyordu. Düşünmesi bile yüzünde gülücükler açtırıyordu. Sonraları o da anladı: “Tabii ki yardım edeceksin oğlum, ikiniz de çalışıyorsunuz. Birbirinize yardım edin.” Annemlere gittiğimizde babamın da anneme yardım ettiğini görünce, kelebek etkisi yarattığımı hissetmiştim.
Küçükken babamın işten geliş hallerini gözlemlerdim. Emir vermesi yeterliydi. Su gelirdi, çay gelirdi, meyvesi gelirdi. “İleride ben böyle olmayacağım” derdim. Kendi çayımı, kendi suyumu gidip kendim alacaktım ve öyle de yaptım. Küçük hanım, bazen bu iyi niyetimi suistimal edebiliyor. Aynı anda mutfakta olduğumuz zamanlar, kalkıp suyunu kendi alacağına benden istiyor. Eşref saatimdeysem veriyordum da, değilsem, “Babam gibi olmayacağım” adlı düşünce anekdotumu kızıma anlatıyordum. Bu anekdot anlatma işini bir iki defa tekrarlayınca beni alaya alıp, mikropluğuna benden su istiyor, getirdiğim halde içmiyordu.
Bunca yazdıklarımdam sonra rafa kaldırdığım kitapların akıbetini merak edenler de yok değildir. Söyleyeyim. Onları, eşimin ve çocuğumun zamanından çalmadığım anlara bıraktım. Sabahın kör vaktinde, onlar uyuyorken, doya doya okumayı sürdürdüm. Kitapsız bir hayat eksik kalırdı. Artık hayatı sadece kitaplardan değil yaşayarak da öğrenmeye başladım. Bu yazımı da eşlerine her konuda yardımcı olan bütün erkeklere adıyorum. Sayılarının artması dileğiyle…