Ne olmuş? Yok artık! En çok kullandığım iki cümleyi geçen gün haber okurken fark ettim. İçinde merak, korku, üzüntü ve şaşkınlık bulunan bu iki cümle gencecik yaşımda dilime dolanmıştı. Genç olmanın bu noktada önemli olduğunu düşünüyorum çünkü gençliğin hep umudu temsil ettiğini hissetmiştim, şu ana kadar.
Hayatım boyunca İstanbul’da yaşadım. Aynı evde geçen 22 yılda her şeyin bu kadar çok değişmesi hep ilgimi çekti. İlk başta malum kaldırımlar, sonra insanlar, sonra fikirler. Kendimi yine de şanslı sayıyorum. Yaşadığım yerde akşam dokuzda tencere sesi, ışık yanıp sönmeleri, ıslıklar hep var oldu. Ama zamanla ben de değiştim. Her geçen gün artan şiddet vakaları ve normalleştirilen nefret söylemleri hep çok uzakta gibi gelirdi, benim başıma da gelebileceğini fark ettim. Korkunun yanında huzursuzluk sardı ve hep yürüdüğüm yolda daha dikkatli yürümeye başladım. 22 yaşımda fark ettim ki artık kendimi korumam ve dikkatli olmam gereken bir coğrafyada yaşıyordum.
Gençlik deyince aklımda eğlence, özgürlük, rahatlık biraz da sorumsuzluk canlanırken sorumluluk almanın hayati önem taşıdığı bir dönemde kendimi ifade etmeye çalışırken buldum. Belki şiddetle birebir karşılaşmadığımı zannediyordum ama şiddeti sadece fiziksel olarak tanımlamanın eksiklik olduğunu fark ettim. Bu yazıda sadece bir tanesini anlatabildiğim halde daha hissettirmeden hayatımızın merkezine yerleşmiş sayısız şiddet türü var. Ben de bu yazıda genç bir kadın olarak sıklıkla karşılaştığım ve karşılaştığımı yeni fark ettiğim bir şiddet türünden bahsedeceğim: Mansplaining namı diğer “erkekleme”.
Mansplaining (Erkekleme)
Rebecca Solnit’in yazdığı “Men Explain Things to Me” kitabından yola çıkarak ortaya atılan “mansplaining” terimi man (erkek) ve explain (açıklamak) kelimelerinin birleşmesinden oluşuyor. Türkçe’ye erkekleme, erbilmişlik (taslama)[1] olarak geçen terim, genellikle erkeğin kadına, bir şeyi küçümseyici ve rencide edici şekilde açıklaması anlamına geliyor. Karşısındakinin konu hakkında hiçbir fikri olmadığını varsayarak başladığı konuşmada genellikle erkek kadına üstünlük taslıyor. Solnit’in aşırı özgüvenin ve bihaberliğin kesişimi olarak tanımladığı bu davranış birçok kadının günlük hayatında karşılaştığı bir şiddet türü aslında, bana da oldukça tanıdık.
İlk ne zaman erkeklemeye uğradığımı hatırlamak oldukça zor olacaktır ama hafızamı zorladığımda ortaokul yıllarımda sürekli bana bir şeyler öğretmeye çalışan erkek arkadaşlarım aklıma geliyor. Matematik gibi hayatım boyunca hep iyi olduğum bir derste bile, bana yöneltilen soruya yanımda oturan erkek arkadaşımın cevap vermeye çalışmasının, soruyu açıklamasının ne kadar gereksiz ve zaman kaybı olduğunu düşündüğümü hatırlıyorum. Daha “Cevabı biliyorum” derken bile sözümü kesip bambaşka matematiksel bilgileri benimle paylaşmasını hep sinir bozucu buluyordum. Zaten bildiğim şeyi bana neden anlatıyordu ki?
Benzer bir sinir bozukluğunu Rebecca Solnit de hissetmiş olmalı ki “Men Explain Things to Me” kitabı bir partide yaşadığı olayla başlıyor. Partide konuştuğu bir adam, Solnit’e sorduğu soru üzerine açıklamasını yarıda kesip, konuşmada sözü geçen bir başka adam hakkında konuşmaya ve bilgi vermeye başlıyor. Günlük hayatımızda; işte, okulda, kısaca her yerde karşılaştığımız bir durum bu. Soru bize sorulsa bile açıklamamıza izin verilmiyor.
Peki, böyle bir durumla karşı karşıya kaldığımızı nasıl anlarız veya diğer yandan erkekleme yapmaktan nasıl kaçınırız?
Size erkekleme yapıldığını düşünüyorsanız ilk olarak karşınızdakinin özgüvenine ve konuşma tarzına odaklanın. Dışarıdan oldukça bilgili, aşırı özgüvenli ve kendilerinden emin gözükmeye çalışırlar. Aslında gerçekte öyle hissetmediklerinden, tam da bu eksikliği kapatmak için karşılarındakini dinlemez ve tek konuşanın kendileri olmalarını isterler. Genellikle küçümseyici ve aşağılayıcı davranışlara sahiptirler. En basit haliyle, size kendinizi yetersiz ve bilgisiz hissettiren, aşağılayan, sürekli sözünüzü kesip zaten bildiğiniz şeyleri size anlatan biriyle konuşuyorsanız büyük olasılıkla erkeklemeye uğruyorsunuzdur.
Bunu yapmaktan kaçınmanın yollarının başında size soru sorulduğu zaman açıklama yapmak geliyor. Orada bulunma amacınız bir şey öğretmek ise belirli sınırlar içinde istenmeyen açıklamalar faydalı olabilir fakat bir başkası açıklama yaparken sözünü kesip açıklamada bulunmak neredeyse her zaman saygısızlık olur. Aynı zamanda konuşma sırasında karşınızdakinin bilgisi hakkında kötü varsayımlarda bulunmaktan kaçınmalısınız. Konu hakkında bilgili insanlara bir şeyler açıklamak sadece zamanı boşa harcamanıza sebep olmaz, niyetiniz ne olursa olsun, karşınızdakilerde bilgilerine veya zekâlarına güvenmediğinizi ima ettiğiniz algısına yol açar.
En önemlisi ise önyargılı olmamak çünkü tüm bu konu cinsiyetçilik ve diğer önyargı türleri ile iç içe geçmiştir. Hepimiz erken yaşlardan itibaren davranış ve iletişimde cinsiyetten doğan önyargıyı öğreniyoruz ve maalesef öğretiyoruz. Okulda farklı cinsiyetteki kişiler farklı davranışlar için eleştiriliyor ve övülüyor. Hepimiz insanlara adil davrandığımızı düşünsek de genelde en temelde erkekler kadınların daha az bilgili olduğunu varsayıyorlar ve önyargılı davranıyorlar. Bu varsayımdan yola çıkarak kadınları ve diğer cinsiyetleri bilgilendirmeyi görev ediniyorlar. Bu yüzden dikkat edilmesi gereken bir başka nokta, hangi cinsiyetten insanlarla konuşursak konuşalım, konuşma tavrımızı değiştirmemeye ve önyargılarımızdan kurtulmaya odaklanmak olmalı. Çünkü bu şiddet türünü daha korkunç yapan şey, kolaylıkla cinsiyetçi cümlelere ve kalıplara dönüşebilmesi ihtimalidir.
Bütün bu okuduklarınızdan sonra kafanızda bir soru işareti belirdiyse, erkekleme yapıp yapmadığınızı merak ediyorsanız bunun yanıtını aşağıdaki tabloda bulabilirsiniz.
[1] Açükleme veya açüklama gibi kullanımları da mevcut.
Kaynaklar
Solnit, R. (2014). Men Explain Things to Me. Haymarket Books.
https://www.bbc.com/worklife/article/20180727-mansplaining-explained-in-one-chart