Hayat ilk çığlıkla başlar. Doktorlar yenidoğan bebeklerin yaşadığını ağlamaya başladıklarında anlar. Ve hayat; çığlıklarımızla, her bağırışımızla her düşüncemizle her bir kelimemizle inşa edilir. İlk doğduğumuz andan itibaren ilk duyduğumuz kelime ile tanışırız. Bizim ilk kelimemiz çığlıklarımız olur. Bir yaşımıza girmeden birçok kelime ile tanışırız. O kelimelerle dünyamızı tanırız, kendimizi inşa ederiz. Hayatın güzel yanı da hayatımızı inşa eden her yaşımızı inşa eden kelimeler olmasıdır. Mesela insanlar her sene ve hatta her gün kendilerine en sevdikleri çiçekler içinden kendilerine kelimeler armağan etseler hayatta başka hediyelere ihtiyaç olur muydu? Kelimelerin varlığı insan hayatında bir değerken insan kendi değerini dilinden çıkan güzel kelimelerle belirlemez mi…
Dünyada onlarca dil var. Her millet her kavim bugüne kadar kendini inşa edebilmek için; birbirleri ile güzel bir şekilde iletişim kurabilmek için kendi dillerini oluşturmuşlardır. İnsanoğlunun en çok öğrenmek istediği diller dünyadaki en büyük devletlerin dilleridir. Siyasal, sosyal ve kültürel açıdan kendilerini en çok geliştiren devletlerin dilleri insanlar tarafından daha fazla bilinmek ister. Belki de bu insanlar kendilerini daha fazla var etme çabasındadır. Dünyada kendilerini bulmak isterler. Dil öğrenirken en önemli unsurlardan biri de o milletin kültürünü öğrenmektir. Dilini öğrendiğimiz milletin yaşam tarzını öğrenmek bize dil öğrenirken büyük kolaylık sağlayacaktır. Bilhassa o ülkede, o kültürde onların diliyle beraber yaşamak; kendini, kendi benliğinle kendi özünle en önemli inşa etme formülüdür.