İki rayı gibiyiz
Bir tren yolunun
Yakın olması
Neyi değiştirir
Son istasyonun!..
Sunay Akın
Yeryüzü ve gökyüzü, bir tren yolunun iki rayı gibi birbirine paralel yaşar durur. Kavuşamazlar birbirlerine. Sahip oldukları tek şey bir gün el ele tutuşacakları umududur. Kendisinin ne halde olduğunu görmemek için, yeryüzü çok sever bulunduğu konumunu. Eyfel Kulesi’nden nefret etmesiyle tanınan Fransız yazar Maupassant, “Neden sürekli bu kulenin içindeki kafede oturuyorsun?” sorusuna, “Çünkü Eyfel kulesinden nefret ediyorum ve onu görmediğim tek yer burası,” demiştir.
Maupassant misali yeryüzü de şu anki halinden nefret edip, kendisini görmediği tek yer olan bulunduğu konumda kalmaya bu yüzden devam mı ediyor acaba? Bununla birlikte mis gibi bir gökyüzü manzarası var, gündüzü ayrı güzel gecesi ayrı!
Her baktığında, kâh masmavi bir gökyüzü kâh dağlarına gölgesini bırakarak gözlerinin önünden geçen beyaz bulutlar seremonisi. Kim bilir beyaz bulutlardan ne şekiller çıkarıyordur kendine. Belki de bulut falına bakıyordur hayaller kurarak. Üç vakte kadar kavuşacaklar mıdır acaba?
Yeryüzü, gri bulutlardan korkmayarak yağmurda ıslanıp gökyüzünün altında nasıl da tebessüm ediyordur kim bilir. Sabahtan akşama akşamdan sabaha kadar bir oraya bir buraya uçan uçaklara inat, göçmen kuşlara daha bir özlemle bakıyordur, üstlerine konmayı beklediği anlarında.
Güzelliğinden tek bir parça dahi eksik olmayan büyük aşkı olan gökyüzü tazeliğini korurken, kendisini sürekli yaşlı ve yorgun hissetmesi sonunun da geldiğini hissettirmiyor değildir. Ormanlarında ateşinin çıkması, vücudunda irin misali çıkan petrolün varlığı, düzlüklerinde sürekli boy veren inşaat filizlerinin ağırlığı ve ırmaklarındaki suların çekilerek kırışıklıklarının belirginleşmesi yeryüzünün içinde biriktirdiği umutların da tükenmesine neden olmaktadır. Üzerine kurulan fabrikaların bacasından çıkan dumanlar nedeniyle sevdiği gökyüzünü, bir miyopmuşçasına flu görmesi, kederini daha da arttırmaktadır.
Büyük aşkı yeryüzünün bu haline içten içe üzülen gökyüzü ise, çaresiz ağlamakta, al al olan elmacık yanaklar misali ak ak olmuş bulutcuk yanaklarından süzülen yaşlarını yüzü gözü tanınmaz halde olan yeryüzüne boca etmektedir. Göz göre göre sevdiceğinin ölümüne şahit olan asırlık gökyüzü, bu da geçer yahu diyerek yeryüzünün en belalı düşmanı olan insanların üstüne bütün hiddetiyle karını, kışını, hortumunu, fırtınasını göndermektedir. Öyle anlaşılıyor ki sevdiği yeryüzü, insanlardan kurtulana dek bu savaşı sürdürecektir. İnsanların olmadığı yeryüzünü yemyeşil ve güllük gülistanlık bir yer olarak hayal ettiği günlerin çok yakında olduğunu, bunu başarmanın tek yolunun ise sevdiceği yeryüzünü, ona kötülük eden insanlardan kurtarmak için elinden gelen ne varsa ardına koymayacağını göstermektedir.
Her ne kadar insan evladı, “Doğayla savaş halindeyiz kazanırsak kaybedeceğiz,” dese de görülüyor ki buna en çok gökyüzü sevinecektir. Özlemini duyduğu yeşil ve mavinin buluştuğu yeryüzüne kavuşmanın tek yolu onu insanlardan kurtarmaktır.