Matthias Lutz- Bachmann ve Amos Nascimento tarafından kaleme alınıp Akın Emre Pilgir tarafından dilimize çevrilen İnsan Hakları, İnsan Haysiyeti ve Kozmopolit İdealler kitabının içersinde yer alan İnsan Hakları, İnsan Haysiyeti ve Varsayımsal Rızamakalesinde William J. Talbott, insan haklarının ‘insan haysiyetine duyulan saygı’yla ivmelenebileceğini savlar. Ancak bir diğer yandan da bu tanımın muğlaklığına vurgu yapar. Gerçekten de insan haysiyetine, ya da onuruna duyulan saygı ne demektir ve koşulları nelerdir? Talbott tam da bu noktada, bu zamana kadar Altın Kural testi diye nitelendirilen ve ‘kendime başkalarına davranıldığı gibi davranılmasına rıza gösterir miyim?’ sorusunu içeren kalıbın ötesine mutlak surette geçebilmeyi işaret eden bir tavır sergiler bize. Zira içersinde debelendiğimiz zamanlar artık bu naïf soruya değil cevap vermek, onu derhal kusan bir zaman dilimidir.
Başka bir perspektiften bakıldığında, kısacası daha da vahimi, insan haklarının sözleşmelerde tanınmış olması ve bunun kurumsal yolla işlerlik kazandığına dair olan inanç, insan haklarının doğrudan ya da dolaylı olarak süistimal edildiği gerçeğini değiştirmez, değiştirmiyor. Kitaptaki makalalerde karşımıza çıkan üç temel noktadan en elzemi ise insan haklarına, dolayısıyla insan onuruna bakışımızı biçimlendiren modern kuramları yeniden oluşturmak, dahası onlara bütünsel bir perspektif kazandırmak. Bunun temel ve haklı gerekçesi ise, geleneksel kavramlara dahil edilmemiş nicesini (örneğin göçmenler, sığınmacılar, LGBTİ+ bireyler vb) içerebilecek yeni bir açıyı yeryüzüne davet etmek…
Bu noktada bu sayımızın temasını oluşturan ONUR’u, tam da bunların ışığında, üstelik Haziran ayında hatırlayıp altını çizdiğimiz bir perspektifte ele alırken Gezi’ye selam çakmamak olmazdı! Zira, Gezi, aslında sadece ülkemiz için değil dünya gerçeğinin 21. yüzyıldaki varlığına sunduğu olanaklarla anımsanmayı ve insan haysiyetine nasıl bakmamız gerektiğine dair o bütüncül manzarayı ele vermesiyle hala güncel, hala yakınımızda. Merkeziyetçi ve otoriter bütün söylemlere ve devletin köhneliğine karşı sunduğu ipuçları ise zihnimizi meşgul etmeye devam ediyor.
Önünden geçtiğim bir evde rastladığım üstteki fotoğraf da bunun en nitelikli örneklerinden biri olsa gerek. Gezi’yi unutmak ne mümkün!
Gezi davası kılıfıyla içeri atılan bütün dostlarımıza buradan selam eyler, Mikroscope’un ışığıyla hepinizi selamlarız.
Gelecek sayımız ‘öteki’ temasıyla yazılarınızın eşliğinde çıkmaya devam edecek. Son tarih 25 Haziran. Öykü, makale ve denemelerinizi info@mikro-scope.com adresimize bekliyoruz.
Kapak Görseli: Ezgi Yılmaz