Erenköylü bir ailenin kızı olarak İstanbul’da doğdu. Avusturya Lisesi’ni bitirdikten sonra çevirmen olarak çalışmaya başladı. "Bütün Dünya" ve "Elele" dergileriyle çeşitli firmalarda sözlü ve yazılı tercümanlık yaptı. Emekli olduktan sonra öykülerine daha fazla zaman ayırabildi. "Mavi Öyküler", "Her Zamanlı Kadınlar" ve "Gölgem Gölgelere Karıştı" adında üç öykü kitabı; ayrıca "Mavi Bebek Masalları" adında bir çocuk kitabı vardır. Kızı ve torunuyla birlikte hâlâ Erenköy’de oturuyor.

“Koşun çocuklar koşun, görev bizi bekliyor.”

“Nereye koşalım dede?”

Bupresto gülmeye başladı. “Juno, göğsünde kızılötesini algılayan bir çukur var, dinle bakalım o sana ne diyor?”

“Hiiiiç”

“Ah benim cahil torunum. Annen baban sana hiçbir şey öğretmemiş anlaşılan. Yanımdan ayrılma, hele bir yola koyulalım, ben sana anlatırım.”

Böylece Mesudiye’nin çevresinde yaşayan yüz binlerce Yangın Böceği bulundukları yerden yola çıktı. Durup dinlenmeden yangın yerine doğru hızla ilerlemeye başladılar. Uygun adım yürüyen askerler gibi ayak sesleri otların arasında uğulduyordu.

Juno dedesinin peşine takılmış, adımlarını onunkine uydurmuş merakla bekliyordu. Çoktan yorulmuştu ama “O kart böcek yürüyorsa ben de yapabilirim” dedi içinden ve pes etmedi. Biraz yol alınca sordu: “Hani anlatacaktın?”

Bupresto, duyargalarının arasında biriken teri sildi, nefes nefese olsa da torununa dönüp anlatmaya başladı kesik kesik.

“Pes be çocuk, yangının kokusunu hâlâ duymaz mısın? Bacağının yanında titreşen organ sana ne diyor?

Yine “Hiiiiç” dedi Juno kafasını iki yana sallayarak”

“Bak oğlum biraz organlarının sesini dinle, onlar sana boşuna verilmemiş. Uzaklarda bir ormanda yangın çıktı. Güzelim ağaçlar yanıyor. Biz oraya varana kadar koca orman yok olacak. Kim yeniden canlandıracak bu ormanı?”

“Ben nereden bileyim, kiiiim?”

“Kim olacak elbette biz. İnsanoğlu hiçbir işe yaramaz. Onlar sadece yok eder.”

“Amma salladın be dede! Bizim kadar küçük bir böcek koskoca ormana…”

“Sus bakayım, deme öyle. Böceğiz ama sayımız çok. Sizin göreviniz çiftleşerek bu sayıyı artırmak. Dişiler işini bilir. Yumurtalarını yeni yanmış ağaçların gövdesine bırakır. Yavrular orada güven içinde büyür. Larvalar çıktığında ağacın kabuğundan beslenir. Onları yiyecek hiçbir hayvan yoktur. Böylece döngü tamamlanır ve ürememiz hız kazanır.”

“Üresek de orman canlanmaz ki boş yapıyorsun ihtiyar.”

“Deme öyle dedim. Biz toprağa tohum atan çiftçilere benzeriz. Önce kuşlar gelir, onlar bizimle beslenir. Kuşların ardından sürüngenler ve memeliler ormanda yaşamaya başlar. Toprak külle beslenir, ağaçların yer altındaki kökleri yeniden filiz verir. Bir de bakarsın gölgeler uzamış, ağaçlar yeniden örtmüş gökyüzünü. O zaman biz eski mücevherler başlarız yeni yangınlar kollamaya.”

“Amma attın ha!”

“Ne atması oğlum… Çok eski yıllarda kadınlar bizim atalarımızı boynuna kolye yapmış. Hatta bu moda yüzünden soyumuz tükeniyormuş.”

“Kafayı mı yemiş onlar?”

“Belki de ama burada önemli olan sana anlattıklarım. İyice anladın mı? Yanan ormana girince ne yapacağını biliyor musun?”

“Ayıpsın be dede! İlk iş genç ve çıtır bir kız böcek bulup üreme işlemlerine başlayacağım.”

 

Kaynak: Gazeteci Sedat Kaya’nın PencereTV internet sitesinde yayınlanan 19/07/2022 tarihli yazısı.

Böceğin adı: Melanophila acuminata /Kara Yangın Böceği/ Mücevher Böceği