Sokaktaki uğultu yağmurun düştüğü asfalta çarparak hızlı hızlı yürüyen insanların üzerine dalgalar halinde seriliyordu. Otobüs durağındaki adamın bedeni kuru bir dal parçası gibi sallandı. Sırtındaki toprak rengi paltonun sağ omzunda yükselen kambur, bu dal parçasının ucuna konmuş küçük bir tepecik gibiydi. Ayaklarını sürüyerek az önce boşalan banklardan birine çöktü. Gözleri boğumları şişmiş, kızarmış parmaklarında, kafasını hiç kaldırmadan sağ ve sol ellerinin başparmaklarını kavuşturup birbirinin etrafında döndürmeye başladı. Başucundan bir simitçi avazı çıktığı kadar bağırarak uzaklaştı, “Akşaaaamm simiiiidii.”
Duymadı. Kışa dönülen şu günlerde hava iyice soğumaya başlamıştı. Nihayet başını yavaşça kaldırıp etrafına baktı. Adamın önünde dikilen kadının kafasına sardığı atkının bir ucu ıslak asfalta değiyordu. İki yanında duran dört, beş yaşlarında iki çocuğun bileklerinden kavrayan kadın onların elini bırakmamak uğruna atkının neredeyse bacaklarına dolanmasına izin vermişti. Kollarını öylesine sıkıyordu ki çocuklar sepet gibi asılmışlardı annelerinin iki yanında. Otobüs koca körüğü ve olabildiğince gürültüsüyle durağa girdi, insanlar birbirlerini ittirerek, otobüse doğru hamle yaptı. Oturacak bir yer bulma umuduyla koştu kadın, yanında sallanan çocuk sepetleriyle.
Hava artık iyice kararmış, şehrin gri rengi çökmüştü kasvetli ve ıslak. Adam boşalan otobüs durağındaki soğuk demir bankta oturmaya devam ediyordu. Nihayet kavuşturduğu ellerini birbirinden uzaklaştırmış, kucağında ellerinin yanında duran kâğıt parçasına gözlerini dikmişti…
… müracaatınız sonucu…. Oğlunuz……. Bedeninde yapılan otopsi….
Bahar gelmiş, çoluk, çocuk torunlar yine bir su kenarında oturmuşlardı. Kocaman gülüşler, sağlıkla atılan kahkahalar, gevşemiş bedenler. Gözlerini kapattı sıcaklığı, suyun akışını, çocukların sesini yüreğinde hissetti. Yüzünde kocaman bir gülümseme oldu. Aniden suç işlemiş gibi korkuyla açtı gözlerini, ayağa kalktı, aşağıya doğru yürümek istedi sonra vazgeçti yukarı tarafa baktı tekrar kalktığı banka oturdu, Gecenin rutubetli kokusunu içine çekti uzun uzun. Yirmi yıl öncesine, ağız dolusu gülmeyi unutmamış oldukları zamanlara doğru gitmek üzere gözlerini tekrar kapattı. Adamın gözleri kapalı yüzündeki gülümseme, göz pınarlarında iki damla yaşla öylece kaldı.