Emlakçı Topal Sabri anahtarla kapıyı açmaya uğraşıyordu. Mehtap sokağı izledi.
Nerdeyse bütün evler yıkılmış, yerlerine apartman kurulmuş, bazıları da tadilat yapılmış zamana uydurulmuştu. Yandaki büyük apartman yapılırken müteahhit evi çok istemişti. Sırf yurda dönmemek için kabul etmemişti.
Almanya’ya giderken trenin penceresinden baktığında kimse yoktu o kalabalıkta onu uğurlayan. Annesi olsaydı bir yolunu bulur uğurlardı. Onun annesini uğurladığının ertesi akşamıydı. Fabrikada vardiyada sigaraya çıktığında işçi listesi yapan Âdem’e usulca sokuldu, adını fısıldadı. Bir hafta sonra da sabah erkenden kalkıp işe gider gibi çıktı. Yanına hiçbir şey almadı. Yıllar geçtikçe hafızasındaki yüzler silinmeye başladığında en çok buna hayıflanmıştı. “Keşke birkaç fotoğraf alsaydım.”
Topal Sabri kapı deliğine kadar eğilmiş, doğuştan çıkık kalçasını domaltmış hâlâ uğraşıyordu. Kendi kendine söylenerek belini tutarak doğruldu. “Ben şuradan çilingir alıp geleyim. Kilit küflenmiş. Sökmek lazım.”
Sabri sokakta seğirtirken Mehtap anahtarı çevirmeye çalıştı. Sabri çok uğraştığından pas ufalanmış olmalı ki birkaç zorladığında kapıyı kendine çekip anahtarı çevirince açıldı. İçeri giren ışık tozlu evi aydınlatmaya yetmedi. Eve girip geniş sahanlığın sonundaki iki kapılı bahçe kapısının iç sürgüsünü zorladı. Oda paslanmış ama biraz zorlanmayla açıldı. Yıllarca yabani otlar ve budanmamış alıp başını gitmiş ağaçlarla bu karışıklığa rağmen bahçe ona nefes verdi. Çocukluğundaki sesler zihninde uğuldadı. Bahçeye açılan mutfak penceresinden babaannenin pişirip uzattığı lokma tepsinin kokusu, çocukların ceviz ağacının altındaki kilime koşuşması, lokmaları şeftali reçeline bandırıp ellerinden reçel süzüle süzüle yemeleri. Bu filmin neresinde, bu dizinin kaçıncı bölümünde gitti Almanya’ya. Bu film oyuncular ölünce ve bazı oyuncularda rol değiştirince bitmişti.
Tozlu ahşap merdivenlerden üst kata çıktı. Sofaya açılan yatak odaları. Kapıları açık eşyalar boşalmış. Sofanın sonunda tavana çıkan küçük kapıyı açtı, merdivenler karanlıktı. Çantasından çakmağını çıkarıp yaktı. Sağ eliyle duvarı yoklayarak çakmağın ışığında tavan arasına çıktığında dışarı açılan tozlu pencerenin ışığında eklenen birkaç eşya dışında her şey yirmi yıl öncesindeki gibiydi. Annesinin yatak odasındaki sandığını gördü. Tozlu kapağını açtı. Tozlu ışıkta fotoğraflara baktı. Kalbi sıkıştı. Sandığı kolunun altına alıp dikkatlice merdivenlerden indi.
Ceviz ağacının altındaki çeşme taşına oturdu. Sandığı açarken elleri titriyor, kalbi göğsüne sığmıyordu. Kucağındaki sandıktan tek tek fotoğrafları çıkardı. İsmet amcasının sahilde boydan çekilmiş fotoğrafına baktı. Gövdeyle kafayı ayırıp yan tarafına koydu. Huriye halanın düğün fotoğrafı. Sürekli enişteden dayak yiyip çocukları alır gelir. Babaanne köfte pişirip yedirir, akşamına Saffet Efendi gelmeden Huriye’nin yanına biraz erzak koyup yine evine gönderirdi.
Özenle Huriye hala ile Cemil eniştenin gelinlik fotoğrafını yukardan aşağıya böldü. Huriye’nin iki eliyle önde tutuğu yapma çiçeklere baktı. Çantasından kırmızı ojesini çıkarıp özenle çiçekleri boyadı. Huriye halaya gülümsedi. Cemil eniştenin sol kolu yanda sağ kolu kopmuş fotoğraf parçasına baktı. Babaannenin dedeyle çekilmiş yarım fotoğrafına baktı. Babaannenin gülümseyen ağzından bu evde olan hiçbir şeyi anlatmayan dilini çekip koparmak istedi. Ama fotoğrafta bile ağzı kapalıydı. Küçük kuru bir çubuk parçasıyla Hikmet Hanım’ın mühürlü ağzına delik açtı.
Bahçede kurulan sünnet yatağındaki fotoğrafını aldı. Sekiz yaşındaki Mustafa’nın gözlerine baktı. Sünnetten önce miydi, sonra mıydı hatırlayamadı. Gözlerindeki korkuyu anımsadı. Toplu fotoğraftan önce İsmet amcayı uzaklaştırdı. Manikürlü parmaklarıyla annesini özenle çıkardı. Çantasından çıkardığı defterinin arasına yerleştirdi. Halanın fotoğrafını başka bir sayfanın arasına özenle yerleştirdi. Çantasından bir sigara çıkarıp yaktı. Çakmak sönmeden çeşmenin altına attığı fotoğrafları tutuşturdu. Kuru ceviz yapraklarıyla fotoğraflar bir çırpıda alevlendi.
İçerden Topal Sabri evin içinde dolanarak “Mustafaaa,” diye seslenerek bahçe kapısına dikildi. Yanındaki çilingir çocuk Mehtap’ın rimelleri akmış suratına bakıp başını öne eğdi.