Bir zamanlar kapısının önünde ayakkabılar hiç eksik olmazdı. Şimdi sadece bahçeye çıkarken ayağına giydiği siyah terliği vardı. Arada bir komşu ayakkabıları gelip eşlik etse de, akşamüstleri bir kendi terliği, bir de oğlundan kalma eski ayakkabıyı bırakırdı kapının önüne, kimsecikler tek olduğunu bilsin istemezdi. Ee İstanbul burası, koca şehir her bir şey beklenirdi, Allah fırsat vermesin derdi. Tek ses kaynağı olan televizyondan duyduğu haberler yürek hoplatan cinstendi. Maazallah, memlekette sokak ortasında öldürülen kadınlardan, kaybolan çocuklardan, katledilen hayvanlardan geçilmiyordu. Duydukları yaşlı yüreğini sıkıştırıyor, üzüntüsüyle baş başa kalıyordu.
Yüksek binaların arasında bir kulübe gibi kalmıştı tek katlı evi… Terliği yalap şalap geçirdi ayağına yalpaladı, zor tutuyordu yaşlı bedenini, her gün biraz daha dengesini kaybediyordu, habire sallanıyordu. Bir kaza bela olmadan Yaradan emanetini alsaydı iyi olur diyordu da başka bir şey demiyordu. Ne çok korkuyordu ele ayağa düşmekten, her gece tek duası vardı; evlatlarına sağlık kendisine akşam yatak, sabah mezar deyip Yaradan’a sığınıyor, medet diliyordu. Duvarda kilim desenli el örmesi heybesinde en kıymetlileri duruyordu; teberikleri… Onları öpmeden niyaz olmadan yatağına girmezdi. Koskoca çatının altında tek yoldaşı onlardı… Onlarla konuşur, dertleşir en saf haliyle inancını yaşardı. Artık herkes büyümüş barklanmış yuvalarına çekilmişti. Gözü kapanmadan görmüştü mürüvvetlerini artık göçme vakti gelmişti…
Sessizlik karanlık bir gölge gibi gelip çökerdi gecenin koynuna. Gece ağır bir yük gibiydi, bundandı yün yorganın altında kesik kesik nefes alışı.
Ah yaşlılık, ah yalnızlık… Gözün çıksın, evin yıkılsın. Ne ara kocadım ben böyle! İnce derisinden pörtlemiş mavi damarlı elleri titreyerek sehpanın üzerindeki sürahiden bir bardak su aldı, yudumladı. Daldı gitti…
Ömrünün en güzel yaşlarını bu evin taşına, bahçenin toprağına vermiş her bir ağacı kendi eliyle dikmişti. Şimdi de böyle bırakıp apartman dairesine gitmek, yüreğini burkuyordu. Ağacı köklerinden sökerseniz izinin gölgesi kalır geriye, yapmayın. Ama kimse onu duymuyordu.