1985, Kahramanmaraş doğumludur. İlkokul ve ortaokul öğrenimini K.Maraş’ta tamamlamış olup, K.Maraş Anadolu Öğretmen Lisesi’nden mezun olmuştur. Selçuk Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Anaokulu Öğretmenliği bölümünden mezun olmuştur. On yılı aşkın bir süre çeşitli eğitim kurumlarında öğretmenlik yapmıştır. 

Şiirler, öyküler yazmaktadır. İlk şiiri 2007 yılında Selçuk Üniversitesi bünyesinde oluşturulan Buluşma-100 şiir 100 şair- adlı kolektif kitapta yayınlanmıştır. İlk öyküsü Gizli 2023 yılında Edebiyatist dergisi Temmuz-Ağustos sayısında yayınlanmıştır. Evli, iki çocuk annesidir. Ankara’ da yaşamaktadır.

Yalnızca bir oyuncağımı almama izin verilmişti. Pembe ayıcığımın sağ gözü düştü geçenlerde. Bulabilirse, gideceğimiz yerdeki komşulardan bir düğme, iğne ve biraz iplik rica edip yerine dikecek annem. Oyuncaklarımı yatağımın altındaki sepete doldurdum, tek tek vedalaştım onlarla. Yakında görüşürüz; sadece kısa süre için gidiyoruz, deyip öptüm onları birer birer. Çekmecemde bulduğum beyaz bir kâğıdın üzerine kocaman bir yazı yazıp sepete bantladım: Buradaki eşyalar bu evde yaşayan çocuğa aittir, sakın açmayın! 

Portakal çiçeklerinin açmasına daha çok varmış. Döner miyiz ilkbahara? Bahçedeki kırmızı, pembe güller solacak. Sulayamayacağız onları! Akvaryumdaki balıklarımı plastik bir poşete koyup yakındaki dereye saldık. Nasıl da kaçışıverdiler suda! Her biri başka bir tarafa yüzdü. Döndüğümüzde bulabilecek miyim onları?

Okul çantamı doldurmamı söyledi annem. İki takım iç çamaşırı, dört kalın çorap, iki pantolon, iki kazak ve birkaç şişe su… Önümüz kışmış, kalın kıyafetler gerekirmiş gittiğimiz yerde. 

“Anne, en sevdiğim ayakkabımı da götürebilir miyim?”

“Sadece bir ayakkabı alabilirsin; o da ayağında olacak!”

Çok işi vardı. Bavul hazırlıyordu. Yanımıza almamız gerekenleri ve lazım olmayacakları iki ayrı öbekte istifliyor; bavul doldukça içinden bazılarını çıkarıyordu. 

Yüzümün asıldığını görünce “Üzülme canım, orada daha güzelini alırız!” dedi. Yine de üzüldüm ben! Daha iyisini nereden bulalım, bu güzeldi işte! 

“Başka okula mı gideceğim?”

“Evet canım.” 

“Başka okul istemem! Arkadaşlarım var, ödevlerim var!”

Koşarak odama gidip çiçek desenli çıkartmalarla kaplı, kenarlarına renkli ataçlar tutturulmuş çizgili defterimi getirdim. “Bu çıkartmaları Nilay verdi bana. Ne güzeller değil mi? Her sayfada öğretmenimin verdiği aferinler var. Bugün saydım, tam otuz dört tane! Ödevimi kontrol edeceğini söylemişti öğretmenim! Bitirdim bile!”

Dış kapı aralandı. Kapının açılmasıyla dışarıdaki uğultu içeri doluştu. Babam girdi içeriye. “Hazır mısınız? Gitmemiz lazım, taksi aşağıda bekliyor!” Yüzü kıpkırmızıydı. Kıyafetleri ıslaktı. Yağmurluğundan birkaç damla su süzüldü. 

“Baba, gitmeyelim!”

Eğildi, saçlarımı okşadı. Gözlüklerini çıkarıp yıkadıktan sonra kurulayıp burnunun üzerine yerleştirdi. Gözbebekleri her zamankinden daha büyüktü bugün. Bakışları endişe doluydu. Buzdolabının fişini çekip su ve elektrik vanalarını kapadı.

Annem kat kat kıyafet giydirdi üzerime. İki tişört, iki çorap, biri ince biri kalın iki hırka…

“Anne, çok terledim ben!”

Cevap vermedi. 

Odama koşup çantama ayıcığımı ve ödevlerimi yaparken ihtiyacım olacak malzemeleri tıkıştırdım; birkaç kalemim, en sevdiğim süslü defterim ve sözlüğüm. Nilay’ın verdiği çıkartmaları çantamın iç gözüne sakladım. Evden çıkmadan bir dua mırıldandı annem. Kapıdan içeri son bir kez bakıp kapıyı kilitledi. Aşağı indik. Yağmur yağıyordu. Montumun kapüşonunu başıma geçirdim. Çantaları ve bavulları taksiye yüklediler. Beyaz saçlı esmer taksici arabaya atlar atlamaz gaza bastı. Sarı araba gürledi. Babam elimi kavradı. Evimize son bir kez daha bakmak için arkamı döndüm. Sokağımız gitgide küçüldü. Arka camdaki buğuyu sağ elimle sildim. Üşüyünce ellerimi ceplerime sokuşturdum. Geçenlerde Nilay’ın verdiği sakızı buldum cebimde. Parlak kırmızı paketini açıp ağzıma tıkıştırdım. Ekşi tatlı tadı damağıma yayıldı.