Banu Gümüştüs

Çiğdem Aldatmaz

 (Yaratıcılık; yoktan var etmek değildir, kaosu düzene sokmaktır.)

Tarih, 25.01.2024 yer Kıraathane Edebiyat Evi. Belli aralıklarla yapılan söyleşilerden bu kez Enver Ercan anmasındayız. ‘Türkçe’nin Dudakları, Enver Ercan’ın Mirası’ başlığı altında sevgili kızı Özge Ercan ve Varlık dergisinin yayın yönetmeni Mehmet Erte; moderatör Mesut Varlık ile sohbete başlıyor. 

İlk söz kızı Özge Ercan’da. Öyle içten ve öyle capcanlı bir Enver Ercan anlatıyor ki, tanıyanlar anılar içinde yol alırken çok tanımayanlar ya da hiç tanımayanlar bir derya deniz edebiyatçıyı, şairi, dergi yayın yönetmenini hemen kıyıcıklarında buluyor. Baba Enver Ercan’ı çokça gülümseme ve özlemle yâd ediyoruz…

Mehmet Erte, Enver Ercan’ın yayın yönetmenliği devrettiği çalışma arkadaşı… On yıllarca aynı yolda yürümüşler. Amaçları ve tek hedefleri edebiyat…

‘Nevi şahsına münhasır’ tanımlaması Enver Ercan için söylenecek en doğru söz. Edebiyat ve kültür emekçisi üstâd, şiiri dergilerde var etmek ve yolcuğunu devamlı kılmak için Yasak Meyve dergisine yelken açtırmış… Edebiyatın amiral gemisi Varlık’ın yayın yönetmenliğini devraldığı yıllardan itibaren Türkiye’de edebi dönemin kurucusu olmuş. Bu başlangıçtan günümüze bu mirası devam ediyor. Hemen hepimizin yaşamında önemli yerini koruyor. 

Enver Ercan, hem yol hem zihin açıcı… Deniz feneri gibi yol gösterici. Kalemlere doğru limanı işaret etmekten hiç imtina etmiyor. Bir ‘avcı’ aynı zamanda, özellikle de öğrenmek istediği konular için ‘dosya’ yapmayı göze alabilen cesur bir yönetici… Hem dimağları hem karınları doyurdu yıllarca. 

Gençler, karşısında kendilerine değer verilmenin ne olduğunu yaşardı… Yazdıklarının ciddiye alınmasının keyfini ve gönencini doyasıya yaşarlardı. İyi şair ya da öykücü olmanın yolunun dergilerde, özellikle Varlık’ta yayımlanmaktan da geçmesi, o yolun dergilerce aydınlatılması hâlâ süren bir gelenek.

Enver Ercan’ın mirası, hep yaşasın istediği “mizah”, hayatın bize sunduklarına farklı bakabilmenin mizahı….

Yaşamın her döneminde kendine göre zorluklar çeken ülkelerde edebiyat dergilerinin yaşaması, yani istikrarlı bir şekilde varlık göstermesi çoğu zaman pamuk ipliğine bağlıdır. Hele ki toplumun bir kısmı tarafından birkaç hayalperestin meşgalesi gibi değerlendirildiğinde bu yolculuk daha da zorlaşır. Enver Ercan, Varlık’ı bütün bunlara rağmen kendi tarzında yaşatmış bir edebiyat emekçisi. Bugün dergilerde edebiyat yapan pek çok ismin, ilk dergi rehberliğini gördüğü, öğrendiği bir isim. Dahası bu dergiyi edebiyat dünyası içinde kanaat önderi ve ana mecra olarak konumlandırması, sadece edebiyat için önemli değil, ülkenin bir dönemine de yön veriyor. 

Bir işi herkes gibi yapmakla özgünlüğünü katmak arasındaki o dev farkı Varlık dergisinin edebiyatın dar alanından çıkıp politikada söylenmeyen, yazılmayan konulara dair dosyalar hazırlayarak yapması da öyle kıymetli ki. Bu söyleşide Mehmet Erte bunu bir kez daha hatırlattı. Özge Ercan’ın edebiyat dünyasına mal olmuş bir ismin kızı olarak büyümesi ile babası ile büyümesi arasındaki o duygusal, naif, soylu ilişkiyi tatlı anılarla anlatması içimize bir sevinç bıraktı. 

Dünya kendi döngüsü içindeyken, alanında kilometre taşı olmuş bir ismi anmak için bir araya gelen insanlar bize yoktan bir umut aşıladı.