Sakarya Üniversitesi'nde Gazetecilik öğrencisi. "Ben bu dünyadan değilim" diyerek kendi dünyasını yaratmaya çalışan Selin; okumayı,dinlemeyi,keşfetmeyi ve özellikle de nergisleri çok sever :) Hak temelli habercilikle alakadar ve sivil toplum faaliyetlerine de bir o kadar ilgili. Şimdi ise Medyascope Tv'nin stajyer muhabiri.

Gitmenin en ağırı bilinmezliğe olanıdır
Daha sonra hiçlik gelir
Ferhan abi de gitti
Şimdilerde insanların gönlünde hasret
Gurbet hasreti
Türkiye’de Türkiye’ye hasret
Sözlerin dolu olduğu
Eskiye hasret

“Veda”da bahsi geçen Ferhan Abi; bizim hayatımızdaki hangi anıyı, dönemi temsil ediyor? Ferhan abinin bir kişi değil, bir temsil olduğuna eminim. Yakın zamanda okuduğum bir yazıda şöyle diyordu yazan: 

“Siz aslında karlı havaları değil, Vasip Şahin’in kar nedeniyle okullar tatil açıklamasını beklediğiniz akşamları özlüyorsunuz,” 

Geçmişe duyulan, kelimelerle ifade edemediğimiz büyük bir özlem var hissetsek de anlatamadığımız. O hissiyatın kelimelere döküldüğü bir ana şahit olduğumuz an da sanki geçmişin kara deliğinde kaybolmuş o anılar tekrar canlanıyor ve geçmişteki kendimizle anlık da olsa tamamlanmış hissediyoruz. Yabancılaşmış gibiyiz, kendimiz, geçmişimizdeki kendimize yabancılaşıyor…

Bu yazımda size genç bir yazarı ve hayallerini somutlaştırdığı Karanfil Bezeli Elma kitabını anlatacağım. Mehmet Ali Arslan, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi son sınıf öğrencisi ve hayatının en kendini tanımaya çalıştığı döneminde edebiyatla yolları kesişmiş. Yedi yıl önce de bir yazı atölyesine katılmasıyla da kendini şiirde bulmuş. O zamandan bu zamana kadar da yazmış, yazmış ve bu yaz da şiirlerini Karanfil Bezeli Elma’da toplamış. Öğrenciliğin yanı sıra artık yazar olan Ali, bu süreçte edindiği tüm deneyimlerin kendisi için çok kıymetli olduğunu ve unutulamayacak anılar olduğunu söylüyor.

“Tutkularımın Karşılığı”

Yazarlık serüveninde, ilk olarak şiir kitabı üzerine çalışan Ali, şiirin hayatındaki yerini “Yazın dünyasında benim tutkularımın karşılığı” cümlesiyle ifade ediyor. Yazıda da ilgi alanların kişilere göre çokça değişiklik gösterdiğini söylüyor Ali Arslan. Şiirin en büyük tutku olduğunu söyleyen Ali, şiir haricinde de denemeler yazdığını ve bunun üzerine gitme fikrinin de hiç uzak olmadığını ekliyor. 

Kitap üzerine konuşmaya devam ederken Ali, bu kültürün topraklarında doğmadığını fakat büyüdüğü, benimsediği kültürü canlandırmak ve yaşatmak adına verdiği kitabın isminin hikâyesini şöyle anlatıyor:

“Aşkın ve barışın sembolü olan Karanfil Bezeli Elma Kürt geleneklerinde sevgililerin birbirlerine verdiği bir hediyedir. Elmanın etrafı karanfil ile doldurulunca ortaya hoş bir koku çıkar. Ve bu koku çok uzun yıllar boyunca devam eder. Sevgimiz de karanfil bezeli elma gibi uzun olsun gibi bir anlamı ifade eder.”

“Soyutlamak İstediğim Gerçeklerin Duygusallığı”

Kitabın bağlantılarını ve değinmek istediği fikir üzerine de anlatmaya devam ederken Ali, şiirlerin kendisinde uyandırdığı söz öbeklerine, şiirlerinin başlıklarında yer açtığını söylüyor. Yazdığı şiirlerin ise geneli itibariyle bir fikre hizmet etmediğini, tüm şiirlerin ayrı bir duyguya ait olduğunu dile getiriyor. Mesela bazı şiirlerde duygusal bir hava hâkimken, bazı şiirlerde ise sosyal gerçeklik ön planda oluyor. Ali, yazdığı şiirlere bir adım geriden bakıldığı takdirde kitabın içeriğinde ağırlıklı olarak toplumcu şiir vurgusundan bahsedebileceğini de vurguluyor.

Karanfil Bezeli Elma’daki konulara yansıyan kültürü anlatırken günümüz toplumsal etkilerine de vurgu yaparak “Şiirlerin birçoğunda kendimi soyutlamak istediğim gerçeklerin duygusallığı bulunuyor” diyor. Bu hissiyata tepki olarak da yazdığı şiirler olduğunu ve “Belki” şiirinin de onlardan biri olduğunu söylüyor.

Kesmek zorunda olduğum dizeler Yaşayamadığım anılar 

Gitmekten kaçtığım zamanlar 

Gelecek güzel günlere dair inancım anlatır beni

Gerçekleşmesi mümkün hayaller bağlar beni 

Dünya denen çürük ipliğe 

Bir çocuk sevinci bağlar umudum bitti dediğim yerde

Kültür Zenginliğinden Oluşan Bir Parça

Şiirlerinde sadece Kürt kültüründen değil, birçok kültürden parça olduğunu söyleyen Ali, çok kültürlü bir çevrede yaşadığını ve birikimlerinin de bu yönde olduğunu aktarıyor. Kitabının farklı kültürlerden parçalar taşıdığına değinen genç yazar, Mem-u-Zin şiirinin Kürt tarihinden alıntı olduğunu, kitabın Latin atasözüyle ise bittiğini ifade ediyor. 

“Vincit qui se vincit.” (Kendini yenen yenilmezdir) 

“Florebo quocumque ferar.” (Düştüğüm her yerde çiçek açacağım) 

“Primum non nocere.” (Önce, zarar verme) 

“Per aspera ad astra.” (Zorluklardan yıldızlara)

Şiirlerin gerçekten esinlendiğini, kendisinin de hakikatin içinden bir çizgide ilerlediğini söyleyen Ali, “Faresiz Ülke” şiirinden birkaç mısraya değinerek sözlerini şöyle noktalıyor:

Kuşun kaderinde sevilmek var 

Ya fareler 

Kitapların arasında dolanan fareleri sevmez kimseler

Kuş ne yaparsa yapsın toplumdaki yeri hep güzeldir. Ya resimlerde olur ya da şiirlerde. Ve fare ne yaparsa yapsın onun da toplumda yeri bellidir. Kitapların içinde dolanan farelerden kastım belli bir bilgi birikimi olan, hayatı kitap üzerine olan değil hayatı kitap gibi yaşayan ve topluma faydası olacak olan insanlardır. Maalesef farelerin sonu hayat boyu peşinden koştuğu peynirdir.”