Yazar. Ayrıca Medyascope'ta Zeytin Dalı ve Sabun Köpüğü programlarını hazırlayıp sunuyor.

İBB Miras’ın yaptıklarını, ben de çoğumuz gibi ilgiyle takip ediyorum. Bir yetişkin gibi değil de alnını cama yaslamış bir çocuk heyecanıyla…

Herkesin bir Haliç Tersanesi var mıdır bilmiyorum. Hatta böyle bir tasası ya da ajandası var mıdır; ondan da emin değilim. Ben benimkini, bir üniversite öğrencisinin tesadüflere inanan merakı olarak hatırlıyorum. Bir trafik kazasından ötürü Şişhane yolunda ilerleyemeyen bir otobüsten indiğimi, karşı caddeye geçip o devasa kapının yanına çöküp sigara içtiğimi de varsayabiliriz. Hatta sırtımı o esaslı “eski”ye de yaslamış olabilirim. Yola bakmaktan çok, inen bir akşamüstüne heyecanla baktığımı ve o akşamüstünün de kırmızı bir eski güneşle Haliç’ten bana göz kırptığına inanmış olabilirim.

Pazar günü işte böylesi bir heyecanla uyanıyorum. Yıllardır, o ya da bu şekilde önünden geçtiğim, ama bir türlü yanına sokulamadığım bir mirası, tekrar yakından göreceğim. Bekle beni Fatih’in tersanesi! O romantik duygunun adı bu.

Fatih’in tersanesi

Birazdan başlayacak buluşmada, bir zamanlar izbe bir mekânın, yeni yüzü ve o yüzün bu muhteşem dönüşümünü dinleyeceğiz. Salon dolup taşıyor. Derken İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu sahne alıyor. Haliç Tersanesi başlığı altında, istersek nelerin değişebileceğinin ipuçlarını veriyor. Başkan, sembolik olarak çok kıymetli olan Fatih’in yağlıboya portresine ev sahipliği yapacak bu “kadim” tersanenin ihtiva ettiklerini anlatıyor. Bununla da kalmıyor, “Tarihi Mirasa Sahip Çıkan İstanbul” sunumuyla şehrin tarihi ve kültürel mirasına nasıl sahip çıkıldığını, bunun yaşatılması için neler yapıldığını ve yapılacağını anlatıyor. Şehre yakışacak kültür basamaklarını tek tek sıralarken, insanın hiçbir surette kaybolmayacağı, çaresizlikleri umuda, yoksulluğu berekete taşıyabilecek o tılsımlı sözcüğe, yani çoğulluğa ve İstanbul’un nitelikli kültürel ve tarihi mirasından koşulsuzca yararlanabilmeye vurgu yapıyor.

En eski tersaneyle gelen

Öyle böyle değil! Dünyanın en eski tersanelerinden birindeyiz. Osmanlı Devleti’nin Tersane-i Amire’sinin günümüze ulaşan parçası olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Hatları AŞ’ye bağlı ve hâlâ aktif hizmetini sürdüren bizim Haliç Tersanesi bu. Artık İstanbul’un yeni kültür merkezine de ev sahipliği yapıyor: İstanbul Sanat. İBB Fen İşleri Dairesi Başkanlığı ve İBB Miras’ın restorasyon ve yeniden işlevlendirme sürecini üstlendikleri bu tarihi tersane alanı, aynı zamanda şehrin ilk kamusal çağdaş sanat müzesi olan İstanbul Sanat Müzesi’yle de göz kamaştırıyor. Müze, “Ah Güzel İstanbul” sergisiyle kapılarını İstanbullulara açıyor. Ekrem İmamoğlu Koleksiyonu’ndan, İyem Koleksiyonu’na, Ulaş Değirmenci Koleksiyonu’ndan Merey Koleksiyonu’na uzanan bu sergide kimlerin eserleri yok ki:  Avni Lifij, İbrahim Çallı, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Hamit Görele, Neşe Erdok, Hale Asaf ve nice yetenekli ressamın tabloları… Bunun yanı sıra Haliç Tersanesi ya da bir diğer adıyla İstanbul Sanat, artık İBB’nin gelenekselleşmiş olan birimlerini yani festival alanını, performans sanatları merkezini, çocuk sanat atölyesini, restoran ve müze mağazası gibi unsurları da içeriyor. Ayrıca, İstanbul Sanat’ta, 4-9 Mart tarihleri arasında gerçekleşecek bir festival de var: İstanbul Haliç Festivali. O festivalde ise yok yok!

Kısaca Fatih Sultan Mehmet’in emaneti olan Haliç Tersanesi, tersane işlevinin yanı sıra yeni bir yaşam ve buluşma merkezi olmaya da aday.

Belki de zamanı çok farklı algılayan kimilerinin, belki de bir üniversite öğrencisinin sırtını ferah ferah yaslayabileceği ve uzun soluklar alabileceği bir alan, bir agora.