1966’da doğdu. İTÜ Tekstil Mühendisliği’ni bitirdi. 2000 yılına kadar tekstil sektöründe, Levis’da çalıştı. Bir yerlerde bir sorun var, diyerek New York’a gitti. Yer değiştirmekle bir şeyler kazanırken, bir şeyleri de kaybettiğini gördü. Geri döndü. Bilişim sektöründe yeniden başladı. Yolu Microsoft’tan geçti. Yine bir sorun var, dedi. Her şeyi bıraktı ve yeniden başladı. Yıl 2009 iken edebiyatla ve bahçecilikle ilgilenmeye başladı. Bu daha iyi bir yoldu. İki öykü kitabı yazdı, Ağaçlar Yanıyor (2014, Notos) ve Deniz Bize İyi Gelecek (2018, Notos). Kitap tanıtım yazıları Radikal, Cumhuriyet kitap eklerinde ve edebiyat dergilerinde yayımlandı. On yıl boyunca toprakla ilgilendi, iki bahçıvanlık sertifikası aldı ve toprağın, üretimin her şeyden zor olduğunu gördü. Şehri asla terk etmedi.

Buket Arbatlı, Burdur’da doğdu. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdikten sonra Okmeydanı Eğitim Araştırma Hastanesi’nde Radyasyon Onkolojisi Uzmanlığı eğitimini tamamladı. Uluslararası ilaç firmalarında genel müdürlük ve özel hastane zincirlerinde hastane direktörlüğü yaptı. Öyküleri Notos, Sözcükler, Öykü Gazetesi dergileri ve dijital edebiyat sitelerinde yayımlandı. Sel Yayınları’ndan 8 Mart 2020’de çıkan “Erkeklere Her Şey Anlatılmaz” isimli öykü kitabı var. Evli ve bir çocuk sahibi.

 

Mikroscope Dergi’nin bu sayısında yine ilginç bir hikâyeyi seçtik ve konuştuk.

Öykünün yazılma tarihi hayli eskilere, yirminci yüz yılın başlarına gidiyor. Yazarın otobiyografik bir hikâyesi olduğunu sanıyoruz. 21 yaşında bir genç adam sinema salonuna gider. Zamanın şartları gereği film sessizdir ve yine o dönem çekim koşulları nedeniyle noktalar, çiziklerle doludur, sanki yağmur yağıyormuş gibidir. Bunu sessiz film izleyenler bilir. Öykünün konusu bu değil elbette, filmde genç adam babasının annesine evlilik teklif ettiği günü izler ayrıntılarıyla. Filmi izlerken de sık sık ağlayıp salondan çıkmasından anlarız ki pek de mutlu bir çocukluk geçirmemiştir. Hatta annesinin teklifi kabul ettiği sahnede dayanamaz ve “Yapmayın,” diye bağırır.

Delmore Schwartz dilimize bu öyküsü dışında çevrilmemiş bir yazar. Daha çok şiir yazmış. Tuhaf birisi olduğu söyleniyor ki bunu yazdıklarından da anlıyoruz zaten. Bu öyküsünü de sahafta bir kitap seçkisinin içinden bulduk. Okumak isteyenler olursa ‘Yüreksöken Hikâyeler’ (Derleyen; Osman Çakmakçı, Çeviri; Ali Kaftan, Karşı Kıyı yayınları, 2001) içinden bulup okuyabilir.