Uzun ve çalkantılı bir sürecin ardından 1947 yılında Hindistan parçalanarak kuzeyinde Pakistan kurulur. Bir milyon kadar kişi hayatını kaybeder ve hemen sonrasında on beş milyon insanın yerini yurdunu terk ederek mübadeleye zorlandığı bir dönem peşinden gelir. Sihler, Müslümanlar ve Hindular dinlerine göre iki ülke arasında yer değiştirmeye mecbur bırakılırlar. Ailelerin dağıldığı, toprakların terk edildiği kaotik ve bir o kadar da hüzünlü yıllardır. Saadat Hasan Manto’nun yazdığı “Toba Tek Singh” adlı öykü işte bu acıyı hicvediyor. 

Mahkûmların mübadelesinden sonra sıra akıl hastanelerine gelmiştir. Zaten kafaları karışık olan hastalar bir de dışarıdan gelen eksik bilgilerle neler olacağını bir türlü anlayamazlar. İçlerinden birisi “Pakistan nedir ki?” diye sormakta haklıdır. Birdenbire doğduğu toprak başka bir ülke olmuştur. Bir başkası çareyi bir ağacın tepesine çıkıp kendine yurt ilan etmekte bulur. Bir başkası çırılçıplak soyunur. Belki de kimliğini, geçmişini kaybetmenin bir gösterisidir bu. “Toba Tek Singh” de bir zamanlar sahip olduğu toprağının hangi ülkede kaldığını öğrenmeye çalışsa da kime sorsa doğru bir cevap alamaz. Kendi yurdu nerede, Hindistan’da mı, yoksa Pakistan’da mı? 

Urduca yazılmış öykü yaşanan onca acıyı sarkastik bir dille anlatıyor.