1988 İstanbul doğumlu olan Deniz Altunay, on yıldır çeşitli yayınevlerinin pazarlama departmanında çalışıyor. Ayrıca arkadaşı Olcay Mağden Ünal ile her hafta True Crime olaylarını konuştuğu bir Podcast kanalı var.

Özellikle Pandemi döneminde etrafımızı saran, her yerde karşımıza çıkan alternatif medya mecrası olarak da görülebilecek bir yenilik: Podcast. Hepimizin etrafında podcast yayıncılığına başlayan, devam eden ya da başlayıp bırakan (ağırlıklı olarak) birileri vardır. Ya da en azından podcast kanalı açan kurumlar duymuşuzdur. Globalde pop yıldızları, politikacılar hatta “prensesler” bile podcast işine bulaşmış durumda. Sahi Bill Gates, Dua Lipa, Meghan Markle, Hillary Clinton gibi birbirinden farklı ünlüler neden podcast yapıyor? 

Öncelikle Podcast nasıl çıktı biraz ondan bahsedelim. Ses dosyalarının dağıtımını kolaylaştıran yazılımların ortaya çıkmasıyla birlikte podcast, 2000’li yılların başında güçlü bir araç olarak ortaya çıktı. Bu yenilik, radyo programlarının geleneksel platformları aşarak internette kendine yer bulmasını ve daha geniş bir kitleye ulaşmasını sağladı. Podcast prodüksiyonunun uygun fiyatlı olması hem amatör yayıncıları hem de deneyimli medya profesyonellerini cezbetti ve içerik oluşturmada hızlı bir artışa neden oldu. (Podcast’in Kısa Tarihi: Doğuşu, Yükselişi, Monetizasyonu Yıl 2020, Cilt: 7 Sayı: 2, 1303- 1319, 24.07.2020

Rıdvan Yücel  https://doi.org/10.17680/erciyesiletisim.724106)

Frekans sıkıntısı olmayan, günümüzün radyosu da diyebileceğimiz “Podcast” teriminin ilk kez ortaya atıldığı 2004 tarihli Guardian makalesinden bu yana çok yol kat edildi. O yazıda “sesin samimiyetini, web günlüğünün etkileşimini ve MP3 indirmenin rahatlığını ve taşınabilirliğini” bir araya getiren yeni bir format tanımlanıyor, ardından da biraz da nefes nefese “yakında bu işten para kazanılabileceği” spekülasyonu yapılıyordu.

Tabii ki akıllı telefonların Podcast’lerin popülaritesinde çok önemli bir rol oynadığını belirtmekte fayda var. Podcast devriminin başlangıcı, kullanıcılara iTunes aracılığıyla podcast’lere erişme olanağı sağlayan “Podcast’ler” modülünün Apple uygulamasına dahil edilmesine bağlanabilir. Eski Apple CEO’su Steve Jobs’un iTunes 4.9 sürümünü duyurması sırasında ortaya çıkan dikkate değer gelişmelerden biri de podcast’lere doğrudan erişilebilirlikti. Sonuç olarak podcast yayıncılık uygulaması, özellikle dijital yayıncılık platformları aracılığıyla, ağırlıklı olarak 2010’ların ortalarından itibaren ivme kazandı.

Peki neden Podcast? Yani halihazırda maddi bir kazanım sağlayan ve çok daha popüler olan Youtube’a içerik üretmektense neden Podcast içeriği üretiyoruz? Bu noktada “ses”in yükselişinden bahsetmek gerekiyor. Gün içinde yapmak zorunda olduğumuz işleri yapmak dışında, hobilerimize ayıracağımız belli bir zamanımız var. Podcast ise bize zamanda tasarruf sağlıyor. Aynı anda bir sürü şey yapıyoruz, yani video olsa belki de yemek yaparken, evi toparlarken kimse konsantre olamaz ama sadece ses olduğu için zamandan da tasarruf adına bir şey yaparken bir yandan podcast dinleyebiliyoruz. Sevdiğim bir Podcast kanalını yolda işe giderken de dinleyebiliyorum.

Edison Araştırmasına göre sesle en çok evde (%59), ardından arabada (%21), sonra da işte (%16) vakit geçiriyoruz. Yeni bir araştırmaya göre İngiltere’de podcast dinlemede patlama yaşanıyor. Küresel marka algısı ölçüm şirketi On Device, İngiltere’deki podcast alışkanlıklarına ilişkin yeni veriler yayınladı. Çalışmaya göre, İngiltere sakinlerinin %61’i aylık olarak podcast dinliyor ve günde ortalama 1,8 saatini favori şovlarını dinleyerek geçiriyor. Prime podcast dinleme saatleri öğleden sonra ve akşam olup, %30’u hafta içi 15:00 – 19:00 saatleri arasında dinliyor. Sonuçlar, dinleyicilerin %38’inin mizah/komedi podcast’lerini dinleyerek yoğun bir ilgi gösterdiğini ve bunun en popüler kategori olduğunu ortaya koyuyor.

İlginç bulduğum bir datadan da bahsetmek isterim, bence Podcast’in geleceğini de belirleyecek bir data bu. Podcast’ler özellikle çocuklar ve genç yetişkinler arasında giderek daha popüler hale geliyor. 2019’dan 2021’e kadar, Çocuk podcast’lerini dinleyen çocukların sayısında %20’lik bir artış oldu. Aslında, 13 ila 24 yaş arasındaki tüm gençlerin neredeyse yarısı geçen yıl bir podcast dinlediklerini itiraf etti – bu sadece üç yıl öncesine göre neredeyse %60’lık büyük bir artış.

Podcast’leri neden dinledikleri sorulduğunda, yaşları altı ile on iki arasında değişen çocukların çoğu bunun eğlenceli olduğu için olduğunu söylüyor. Öğretmenler de podcast’leri dersleri daha eğlenceli ve alakalı hale getirmek için faydalı buluyor. Çocukların Podcast’leri bu kadar ilgi çekici olmasının bir nedeninin de görsel kullanmamaları olduğuna inanılıyor. Dinleyiciler duyduklarına en iyi uyan şeyi hayal edebildikleri için yazarlara hikâyeleri anlatırken daha fazla yaratıcılık özgürlüğü sağlıyor.

Peki Podcast’i nasıl bir gelecek bekliyor? Açıkçası pandemi dönemindeki kadar bir dinlenme yok. Ama özellikle Z kuşağında. İstikrarlı bir şekilde Podcast içeriği tüketen, Podcast üreticilerini takip eden bir kitle olduğunu söyleyebilirim. İçerik üretimi de eskisinde göre daha az diyebiliriz. Bunun nedeni de reklamverenlerin hâlâ Podcast’i yeni bir mecra olarak görmemesi diyebiliriz. Bir içerik üreticisi Podcast için içerik üreteceğine, bu emeği Youtube’a vermeyi tercih edebiliyor. Çünkü maddi bir geri dönüşü oluyor.  Yazımın ilk başında sorduğum soruya gelirsek. Bahsettiğim ünlülerin Podcast macerasının para için olduğunu hiç sanmıyorum. Bence “biz de buradayız”, “yeniliği takip ediyoruz” mesajı veriyorlar. 

Türkiye’de hâlâ Podcast üreticileri dinlenme bazlı bir para kazanmıyor, ancak programlarına sponsor alırlarla bir miktar para kazanabiliyorlar.  Maddi sıkıntılar çözüldüğünde Podcast sektörünü daha parlak günlerin bekleyeceğini umuyorum.