Dünyayı sarsan Covid-19 salgını öncesi Türk tiyatrosu oldukça hareketli ve yaratıcı bir süreçten geçiyordu. Giderek artan topluluk ve oyun sayısı, art arda açılan en büyüğü 100 kişilik black box sahnelerde seyirciyle buluşan alternatif işler ve büyük sahnelerde izleyicinin yoğun ilgisiyle sahnelenen yüksek prodüksiyonlu oyunlar düşünüldüğünde 2016 – 2020 arası dönem sektörün içindeki bazı isimler ve tiyatro severler tarafından bir tür “altın çağ” olarak tanımlanıyordu. Bu yaklaşık beş sezonluk süreçte bazı oyunların biletleri satışa çıkar çıkmaz tamamen tükendiği için yirmi yıl önce belki hayal bile edilemeyecek bir şey oldu, bir tiyatro karaborsa piyasası oluştu. Tıpkı büyük konserlerde ve derbi maçlarında olduğu gibi, oyunların biletleri bazen iki katı fiyatına satışa sunuldu. Karşılığını ise fazlasıyla bulduğunu söylemek mümkün.
Türk tiyatrosunun bu şahlanışının temelinde, ustaların attığı temel üzerine genç tiyatrocuların yıllar içinde giderek belirgin hale gelen, evrenselle yereli birleştiren yeni yaklaşımı ve bu yaklaşım doğrultusunda ortaya çıkan farklı sahneleme ve performans biçimleri var.
Bu yaklaşımın ilk örnekleri 1990’ların sonunda ve 2000’li yılların başında, ağırlıklı olarak Beyoğlu civarında açılan alternatif tiyatro sahnelerinde görülmeye başlandı. 2010’larda değişen kent dinamiklerinin de etkisiyle, özellikle Anadolu Yakası’ndaki bazı atıl ve işlevsiz mekanların sanatçılar tarafından sahiplenilip dönüştürülmesiyle İstanbul’un tiyatrolar merkezi, Kadıköy oldu. Hızla, birçok topluluk kuruldu ve yeni salonlar açıldı. Özellikle genç seyirciler bu salonlarda izledikleri oyunlar ve topluluklarla sağlam bir bağ kurdu. Böylece ciddi bir müdavim seyirci kitlesi oluştu.
Bu noktada iyi oyunların kulaktan kulağa yayılma gücüne değinmek isterim. Etrafımdaki çok sayıda insan son yıllarda tiyatroya gitmek ve oyun izlemek konusunda eskiye göre çok daha hevesli bir hale geldi. Arkadaş çevrelerinde izlenen oyunlar dakikalarca tartışılır oldu. Tiyatronun bu kadar yaygın hale gelmesinde bu genç ve dinamik ekiplerin payı çok büyük. Daha önce ortaya konulmamış veya üzerinde gerektiği ölçüde durulmamış meselelerin çarpıcı bir şekilde işlenmesi, yaratıcı yazarların farklı ve ilgi çekici üsluplarla yazdığı oyunlar, şaşırtıcı metin seçimleri, fazlasıyla sürprizli rejiler ve muhteşem oyuncuların sergilediği hayranlık uyandırıcı performanslar yeni bir seyir alışkanlığı yarattı!
Bu seyir alışkanlığıyla, hayat normale dönünce, seyircinin özlemle ve yoğun bir ilgiyle salonları doldurmaya ve ekipleri desteklemeye devam edeceğinden eminim.
Dijital Ortam ve Tiyatro
Bunun işaretlerini verense dijital ortamda ortaya koyulan oyunların gördüğü ilgi… Bu koşullarda tiyatro sanatını gerçekleştirmek bir hayli zor hatta neredeyse imkânsız olsa da ses getiren iki oluşum izleyicinin tiyatro özlemini bir nebze olsun giderdi. Bunlardan ilki genç neslin en etkili yönetmenlerinden, Craft Tiyatro’da sahneye koyduğu her bir oyunda farkını ortaya koyan İbrahim Çiçek’in Zorlu PSM işbirliğiyle hayata geçirdiği Dijital Sahne projesi. On klasik oyunun modern bir bakış açısıyla sahnelendiği proje ilgiyle takip edildi ve çok sevildi. Çiçek’in bu kült eserlere getirdiği yorum ve hepsi birbirinden iyi oyuncuların performansları oldukça heyecan vericiydi.
Görsel: Zorlu PSM / https://www.zorlupsm.com/tr/blog/dijital-sahne-basladi
Diğer oluşumsa son yıllarda hepsini heyecanla ve keyifle izlediğim olağanüstü prodüksiyonlar ortaya koyan tiyatro yapımcısı Nisan Ceren Göçen ve önemli filmlere imza atan yapımcı Faruk Özerten’in tasarladığı Podacto. Bu, “kulak tiyatrosu” diye tanımlanıyor. Oyunların podcast formatında okunması fikrinden yola çıkılmış bir proje. Çok yaratıcı ve yenilikçi bir oluşum.
Bu projeler tiyatronun ortaya konulma biçimi konusunda birtakım tartışmaları da beraberinde getirdi. Farklı sesler çıksa da genel kanı, tiyatronun seyirci ve oyuncu karşı karşıya olmadan yapılamayacağı yönünde. Elbette bunun için önümüzde daha birkaç ay var. Yazın açık hava tiyatrolarında bazı oyun gösterimleri gerçekleşse de asıl hareketlilik en iyi ihtimalle Eylül 2021’de başlayacak. Salgının oyun içeriklerine ne derece yansıdığı ve bu süreçte üretilen oyunlar fazlasıyla merak uyandırıyor.